Her uzlaşma, tarafların kendi hedeflerinden bir ölçüde ödün vermesiyle gerçekleşir. Silahları susturduğunuz noktada, bazı taleplerinizden de karşılıklı geri adım atarsınız. ABD ile Türkiye’nin Suriye konusundaki uzlaşması da, belli ki iki taraf açısından da ödünleri içeriyor.
Ayrıntılı olarak “hangi konuda ne kadar adım atıldı” tartışması yapmak yerine, sonucu anlamaya çalışmaktan yanayım. Her iki tarafın da çatışmayı bitirmek konusundaki kararını, ülkemizin ve bölgemizin hayrına buluyorum. Bu kararı verenlerin, kararlarında ısrarlı olmalarını diliyorum.
Türkiye’nin Suriye'ye yönelik harekata başlamasının ardından gerçekleşen “çatışmasızlığa karar verme” hali, dünyada ve Türkiye’de değişik tepkilere neden oldu. Kimisi neden uzlaştınız diye eleştirdi, kimisi işgalcisiniz diye tepki gösterdi.
Öncelik silahların susması
Sorunun çözümünü silahlarda aramak yerine masa başında uzlaşmayı, diyaloğu seçmek, bir cesaret göstergesi. Milliyetçi duyguların kabardığı, siyasetin yerini hamasete bıraktığı bir anda; “anlaştık” demek, uzlaşmayı hayata geçirmek, kolay değildir.
Çatışmasızlığın kararlaştırılmasında öncü rol oynayan Trump ve Erdoğan’ı, bu sürecin “puan kazanan”ları olarak tanımlamak mümkün. En azından şimdilik. Çatışmaya karar vermek kolay, bitirmek zordur. Onlar bu kararı verme riskini üstlenmiş görünüyorlar. İkinci olarak, kazananın bölge halkları olduğu söylenebilir.