Siyaset ‘ince’ ayarlı bir iştir. Hangi koşullarda, neyi savunduğun, kimi asıl hedef aldığın, bulunduğun yeri gösterir. Muharrem İnce, CHP’ye genel başkan olmak istedi. Bu isteğini aday olarak gösterdi. Kaybetti. Kılıçdaroğlu’na, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından “Koltuğu bana bırak” çağrısında bulundu. Kabul görmedi.
İnce, belki de Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı yüzde 30 oyun yalnızca kendisine verilmiş olduğu düşüncesiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı bekledi. Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’nu tercih etti. 30 Mart yerel seçimlerinde, Kılıçdaroğlu, uyguladığı ittifak siyaseti ve aday seçimindeki isabetli kararlarıyla başarılı oldu. Muharrem İnce bunun üzerine bir yol ayrımına geldi.
İnce, CHP saflarında, Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde siyasete devam mı edecek, yoksa yeni bir parti kurma peşine mi düşecekti? İnce, yeni partiyi seçti. Siyaset bir yönetme sanatı olduğu kadar, doğru zamanda doğru siyasi kararlar alma ve doğru siyasi çıkışlar yapma sanatıdır.
İnce, Türkiye iktidar değişimi arayışında iken, CHP ve Kılıçdaroğlu’nu hedef alan bir siyasi arayışla yola çıkıyor. Üç milletvekilinin CHP’den istifa ederek yeni partiye katılması, bunun bir yansıması. İktidara yakın yayın organlarında, İnce’ye çok yüksek bir ilgi var.
Umuyor ve bekliyorlar ki, Millet İttifakı’nda bir delik açılsın... Açılır mı? İnce, taraftar toplayabilir mi? “Aşağı yukarı yüzde 50/yüzde 50 şeklinde ortadan bölünmüş bir seçmen tablosu”ndan söz ediliyor. Aslında geçmişte tek başına AK Parti (örneğin 2015 Kasım seçimlerinde) yüzde 50’ye ulaşabiliyordu. Günümüzde ise MHP’yle birlikte yüzde 50’yi yakalamaya çalışan bir Cumhur İttifakı söz konusu.
DEVA ve Gelecek Partileri, iki kutup arasındaki dengeyi Millet İttifakı lehine etkilerken, İnce’nin de Cumhur İttifakı lehine bir ivme yaratması bekleniyor olabilir.