Birkaç gün önceki yazımda CHP'nin yeni bir muhalefet biçimi geliştirmesinin önemine dikkat çekmiştim. Bu muhalefet biçimi bana göre "pozitif muhalefet"tir.
Yaşanan sıkıntının büyüklüğüne uygun bir ciddiyetle harekete geçmek gerekiyor. Bu kriz, ancak topyekun bir seferberlikle ve iç uzlaşmayla, daha az hasarla atlatılabilir.
Bir siyasi dağınıklık içindeyiz. Her zaman hayatımızda önemli rolleri olmuş partiler, “pasifize” olmuş durumdalar. İktidar partisi de, muhalefet partileri de gelişmeleri yalnızca izleyebiliyor. Topluca seyirci pozisyonundayız.
Bu ekonomik ve siyasi belirsizlik döneminde, ilk adımın Cumhurbaşkanı’ndan gelmesi beklenebilir. Toplumun toptan harekete geçirilebilmesi için, yürütmenin “ilk adım”ı atması, elbette önemlidir.
Yeni çözüm önerileri
İlk adımı kimin atacağından çok, muhalefetin sürece bilinçli olarak dahil olmaya karar vermesi bence şu anda hayati önemdedir.
CHP, çözüm üretmeye odaklı, sakin, dengeli ve gerçekçi formüllerle toplumun önüne çıkabilmeli. Atılacak en acil adım, AB ülkeleriyle ilişkileri yeniden canlandırmaktır. Bakanların bu yöndeki çabaları, bazı etkiler yapsa bile, Avrupa'da oluşmuş köklü yargıları aşmak için yeterli değil.
Nitekim dört kritik bakandan oluşan "Reform Grubu", bazı prensip kararları aldı. İnsan hakları ve özgürlükler konusunda bazı adımların gereğine işaret ettiler.
Yargı ve güvenlik bürokrasisinin ise henüz bu yönde hareketlenmediğini söyleyebiliriz. "Tutuklamalar" konusunda da bir kıpırdanma söz konusu değil. CHP'nin devreye girmesini, pozitif bir muhalefet çizgisiyle AB ülkeleriyle temaslar geliştirmesini, dünya ile ilişkilerin iyileştirilmesi amacıyla bir aktör olarak ortaya çıkmasını talep edelim.
Ekonomiden siyasete
ABD b...