Yıl 2002, AK Parti Kurucular Kurulu, halen yürürlükte bulunan parti programını açıklıyor: “Temel insan hak ve özgürlükleri, insanlığın yüzyıllar boyu süren mücadeleleri sonucu elde edilmiş kazanımıdır. Bu özgürlüklerin düzeyi medeni bir toplum olmanın göstergesidir.”
Yıl 2020… Aralık… Dernekler Kanunu Meclis’ten geçiyor. Dernekler Kanunu’nun bütün maddeleri, yeni cezalar getiriyor, eski cezaların ağırlaştırılmasını içeriyor, kayyım ataması bile maddelerin içine girmiş durumda. İzinsiz yardım toplayana 5 bin yerine 100 bin lira ceza...
İzinsiz yardım toplanmasına yardım edenlere 5 bin lira... Yurtdışına yardım yapanlara 5 bin yerine 100 bin lira... Makbuzla, belirli yerlere kutu koyarak, bankalarda hesap açtırarak, yardım pulu çıkararak, eşya piyangosu düzenleyerek, kültürel gösteriler ve sergiler yoluyla, spor gösterileri, gezi ve eğlenceler düzenlemek 5 ila 20 bin lira… İzinsiz toplanan mal ve paralara el konacak…
İçişleri Bakanlığı’na ilave olarak diğer bakanlıklar da denetim üstüne denetim yapacak. İçişleri Bakanlığı verilen cezayı yeterli görmezse kayyım atayabilecek. Uzayıp giden bir yasaklar ve cezalar zinciri... Derneklerin varlıklarını sürdürebilmelerini, yani sivil toplum kuruluşlarının faaliyet göstermelerini imkansızlaştırabilecek bir kanunla yüz yüzeyiz.
Dönüyorum, yürürlükte olan AK Parti programına bakıyorum: “Özgürlükler demokrasinin temelini oluşturur. İnsan hakları alanında faaliyet gösteren gönüllü kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin görüş ve önerileri dikkate alınacak, devlet organları ile bu kuruluşlar arasında sıkı bir işbirliği oluşturulacaktır.
Düşünce ve ifade özgürlükleri uluslararası standartlar temelinde inşa edilecek, düşünceler özgürce açıklanabilecek, farklılıklar birer zenginlik olarak görülecektir. Başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Paris Şartı ve Helsinki Nihai Senedi olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin insan hakları alanında getirdiği standartlar uygulamaya geçirilecektir.”