Reformlar döneminin başladığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan ilan etti. Reformların ekonomi merkezli olmakla birlikte yargı ve siyaseti kapsayacağı vurgulandı. AB yeniden gündeme geldi. Cumhurbaşkanının ardı ardına yaptığı değerlendirmeler, olumlu karşılanıyor.
AK Parti içinden de paralel sesler geliyor. Bülent Arınç’ın “Kavala ve hatta Demirtaş da bırakılmalıdır” şeklindeki açıklaması ile Çakıcı konusundaki eleştirileri, bu yönde bir işaret olarak okundu. Çok geçmeden, Cumhurbaşkanı beklenenin tersi yönde bir tepki göstererek, Arınç’ın açıklamalarını reddetti. Bahçeli’ye sıcak mesajlar yolladı. Değişim beklentisi olan çevrelerde, “başlamadan bitti” hayal kırıklığı oluştu.
Cumhurbaşkanının ekonomiyi teslim ettiği yeni ekip, son dönemdeki ekonomik çizgiyi doğru bulmuyor. İlk hamle olarak faizi yüzde 4.75 oranında yükselttiler. Buna bağlı olarak dolardaki aşırı yükseliş -şimdilikdurmuş görünüyor. Ancak ekonominin normalleşmesi sadece kurla ilgili bir konu değil. Dışarıdan kalıcı ve ciddi yatırımcı çekmek için, sadece faiz artışı yeterli değil. Piyasalar hukuk alanını yakından takip ediyor.
Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, isimleri beklenen hamlelerin sembol isimleri olarak önem taşıyor. Ekonomideki arayışlar sürerken, demokratikleşme, hukuk devleti, insan hakları gibi konular ülke gündemindeki önemini koruyacak. Bazı kalemler iktidarın “başarılı gözükebileceği” reformlar yapabileceğine inanıyor. Ekonomiyle birlikte hukuki alanda da bazı adımların gelmesi halinde AK Parti’nin seçimi kazanma şansının artacağını düşünüyorlar.
Karşı görüş ise şöyle bakıyor: “İktidarın siyasi pozisyonu, parti/devlet yapılanması ve ittifakları, köklü bir demokratikleşmeye açık değil. İktidar ancak bazı sınırlı adımlar atabilir.
Örneğin bir ihtimal Kavala bırakılabilir. Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu ve mutlaka uygulanması yönünde irade koyulabilir. Yargıç güvencesi konusunda bazı önlemler alınabilir. Peki bütün bunlar şu anki ekonomik, siyasi, sosyal çerçeveyi aşmamızı mümkün kılar mı? Normalleşmeyi sağlar mı?