16 Haziran 2010 tarihli Radikal Gazetesi’ndeki yazım, “Rum Yetimhanesi’nin tuşları kırık piyanosu” başlığını taşıyordu. 11 yıl önceydi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Büyükada’nın tepesindeki Rum Yetimhanesi’nin üç ay içinde Fener Rum Patrikhanesi’ne teslimine karar vermişti. Yıkılacak duruma gelmiş, çatısı yer yer çökmüş bu muhteşem yapı için bir kurtuluş umudu doğmuştu.
İçine girilebilir yerleri olan binanın ilk katını dolaştık. Gözümüz, bastığımız esnek tahtalardaydı. Alt katı gören bir balkondan aşağıya baktık. Burası binanın tiyatro salonuydu. Mimar Alexandre Vallaury’nin ince zevkini yaşatan salon, bu topraklarda 100 yıl önce kocaman tiyatro salonlarının bulunduğuna da tanıklık ediyordu. Elimdeki fotoğraf makinesinin objektifini, piyanonun bir tarihi simgeleyen görüntüsüne çevirdim.
Tuşlar yoktu. Benim aklım piyanoda kaldı... O gün şöyle yazdım: “Bina gereğine uygun şekilde restore edilirse, belki piyanoya da bir çare bulunur.” Bu hayal 11 yıl sonra gerçeğe dönüşebilir. Büyükada’da cuma akşamı heyecan verici bir buluşma gerçekleşti.
Dünyanın en büyük ahşap binalarından olan Rum Yetimhanesi’nin kaderi konuşuldu. Fener Rum Patriği Bartholeomos, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı A. Misbah Demircan, Adalar Kaymakamı Mustafa Ayhan, Belediye Başkanı Erdem Gül, Adalar Vakfı Başkanı Halim Bulutoğlu, proje koordinatörü Laki Vingas, (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Meyer-Landrut, İBB-Bimkaş Genel Md. Özcan Biçer ve Europa Nostra Türkiye Başkanı Burçin Altınsay’ın katıldığı toplantıda müjdeli haberler verildi. Bartholomeos, Kapsamlı bir elbirliğinden çıkacak güç ile yılların birikimi bu sorun çözülebilir ve Yetimhane şehirlerin kraliçesi olarak tarif edilen İstanbul'a kazandırılabilir dedi.
1964'te kapısına kilit vurulana kadar yaklaşık 6 bin Rum yetime yuva olan ve kaderine terk edilen Büyükada Rum Yetimhanesi'nin restorasyon çalışmaları öncesi atılan adımlar gündeme geldi.