Barolar Kanunu değişiyor. İstanbul Sözleşmesi kaldırılmak isteniyor. Kadınların şiddete karşı korunması noktasında elde edilen yasal kazanımlardan geri dönülüyor. Ayasofya’nın ibadete açılmasına hazırlık yapılıyor. Seçim Kanunu’nun değiştirileceğinden söz ediliyor. Sosyal medya topun ağzında. Güneydoğu’da neredeyse seçilmiş HDP’li belediye başkanı kalmadı. AK Parti, MHP ile işbirliğine girdiğinden beri süreç, öncesinden farklı yürüyor. 2005-2010’larda demokratikleşme yönünde çıkarılmış kanunlar, yönetmelikler, birer ikişer değiştiriliyor.
O zaman savunulan tezlerin tersi savunuluyor. Birkaç yıl öncesinin gazete başlıklarına bakmak öğretici olabiliyor. Ceza İnfaz Kanunu’nda yapılan değişiklik; cezaevlerinden adli tutukluları çıkarırken, siyasi tutuklulara kapılar kapatıldı. Halbuki dünyanın çoğu yerinde normal olan cezaevlerinin kapılarının önce siyasi tutuklular için aralanmasıdır.
Seçime üç yıl var. Uzun bir süre. Öte yandan, hemen her kesimde “Önümüzdeki seçim ne olacak?” arayışı ve merakı hissediliyor. Erken seçim beklentisi içinde olanlar artıyor. Kimi çevreler de üç sene sonra olsa bile seçim yarın olacakmış gibi hazırlık yapıyor.
Şimdiye kadar yapılan seçimlerde (30 Mart 2019 yerel seçimleri hariç) iktidar bloğu (AKP-MHP) zorlanmadı. İstediklerini elde etti. Şimdi, sanki değişik bir ruh hali var. Son günlerde ardı ardına anketler yayınlanıyor. Bu anketler iktidar bloğunun işinin zorlaştığına işaret ediyor. 2023 rahat görünmüyor.
Tabii, kendileri de anketler yaptırıyorlar ve tabloyu büyük ihtimalle bizlerden daha yakından takip edebilecek konumdalar. Son dönemdeki adımlara baktığımızda, daha çok milliyetçi-muhafazakar seçmene yönelik bir yatırım yapılıyor gibi. Ancak, gerçekten bu seçmen kitlesi bu adımlardan memnun mu, asıl talebi bu mu? Kaldı ki AK Parti, önceki seçimlerde demokrasi beklentisi olan muhafazakar orta sınıflardan büyük destek gördü.