TV’ler ve her türlü medya; Avrupa Birliği’nin bencil davrandığını söyleyebilir, “Türkiye’ye haksızlık yapılıyor” diyebilir. Değişik gerekçeler öne sürülebilir. Bazı eleştiriler haklı da olabilir. Ama bütün bunların Avrupa’da büyük bir karşılığı yoktur.
Türkiye’nin başta Avrupa olmak üzere Batı dünyasındaki fotoğrafı sempatik değil. Bunun değişik, siyasi, sosyal, kültürel nedenleri bulunuyor. Yönetimin son yıllarda AB ile ilişkileri önemsemeyen bir çizgi izlediğini de gözardı edemeyiz. Kimin haklı olduğu tartışmasını bir yana bırakalım.
Çoğu zaman dış politikanın kaldırmayacağı uzlaşmaz tutumlar sergilendi. Birçok farklı etken olsa da meselenin temeli son tahlilde ‘Kopenhag Kriterleri’ne dayanıyor. Türkiye’nin AB ölçüleri içindeki insan hakları karnesi olumlu değil. Bunu bizler içeride de dile getiriyoruz.
Türkiye yönünü Batı’ya dönmüş bir ülkedir dedik. Batı üzerine çok itici ve dışlayıcı bir yaklaşımın da yanlış olduğunu söyledik. AB ile ilişkilerde dönüp dolaşıp ısrarla vurguladığımız nokta AB ile ilişkilere mecburuz şeklindeydi. Şimdi yeni bir arayış daha başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, AB Büyükelçileri Toplantısı’nda, ilişkileri canlandırmak istediklerini belirtti. Erdoğan’ın şu değerlendirmeleri öne çıktı: “Yunanistan’la 25 Ocak’ta başlayacak görüşmelerin yeni bir dönemin habercisi olmasını umuyorum.”
“Fransa ile ilişkilerimizi vizyoner bir yaklaşımla yeniden ele alarak gerilim hattından kurtarmak istiyoruz.” “Nihai hedefimiz olan tam üyelikten hiçbir zaman vazgeçmedik... Avrupa tarihini Türkiye’siz okumak mümkün değildir.” Çavuşoğlu’na gelince...