Mersin'den Tarsus'a doğru yola çıktık. İlk hedefimiz Cin Köyü. Babamın doğduğu, çocukluğunu geçirdiği Dedeler köyüne komşu köylerden.
Çalışkanlıklarıyla tanıdığım bu insanların Cinköyü ismini nereden aldıklarını hep merak ederdim. Reşat ve İpek'le bu merakımızı gidermek için köy kahvesindeki köylülerle merhabalaştıktan sonra Neden Cinköyü? sorusunu sorduk. Tatmin edici bir cevap alamasak da doğup büyüdüğüm toprakları ziyaret etmenin keyfini yaşadım.
Dönüşte Eshab'ı Kehf mezarlığından geçtik. Anne ve babamın, aile büyüklerimin mezarlarını ziyaret ettim. Sonra ver elini Tarsus Bakırcılar Çarşısı. Bakırcı Dedem Emin Bülbüloğlu'dan kalan bir anı gibi saydığım Arşak Göçeroğlu'yla buluştuk. Arşak Usta, dedemin ortağı Agop Amca’nın oğlu. İstanbul'a göçen ailesini Moda'da bırakıp geri dönmüş.
Tarsus'un son Ermenisi olarak bakırcı dükkanını ayakta tutmaya çalışıyor. İstanbul'da nefes alamıyorum diye açıklıyor Tarsus'a dönüşünü... Seher piyango gişesinin sahibi ve annemin sınıf arkadaşı olan 90'larını süren Selçuk Togo'yu göremedim. Annesi Seher Hanım’dan devraldığı dükkan, pazar tatili nedeniyle kapalıydı.
Her gün dükkanı açmayı sürdürdüğünü söylediler. 77 yıllık tarihi gelenek devam ediyordu. Ardından Tarsus Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Okan Çalışkan'la birlikte Tarsus Ekspres'in sahibi Mustafa Erdoğan ve Önce Vatan'ın yazarı Merih Özyaşaroğlu'yla, buluştuk. Kırkkaşık Bedesteni’nde Serpil Hanım'ın kaynarını yudumladık.