Yaşar (Kemal) Abi’yi kaybedeli 6 yıl oldu. Onu sevgi ve özlemle anıyoruz. Ondan bir anıyla başlamak istiyorum: “Köylerde adım Âşık Kemal’di. Karacaoğlan gibi türküler söylüyordum. Türkülerden bir kısmı ise benimdi. Âşık Kemal gelmiş, Köroğlu anlatacak diyorlardı. Sabaha kadar onlara Köroğlu anlatıyordum. Kadınlar benim ağıt topladığımı duyunca etrafıma toplanıyor ve ağıtlarını söylüyorlardı. Şalvarımın büyük cepleri vardı. Defterlere yazıp bu büyük ceplere yerleştiriyordum.
Meşhur bir hapishane türküsü var. İlk defa onu ben derledim. Orhan Veli bu türküyü yayımladı. Bunun Türk dilinin en güzel şiiri olduğunu söyledi: “Akşam olur mapushane kitlenir Kimi kâğıt oynar kimi bitlenir Kiminin temizden evrakı gelir Düştüm bir ormana yol belli değil Yatarım yatarım gün belli değil”
Yaşar Kemal, Ayşe Semiha Baban Göğçeli (Yaşar Kemal Vakfı Başkanı) öncülüğünde, Büyükçekmece, Maltepe, Sarıyer ve Tarsus belediyeleri ile Tabipler Birliği ortaklığında düzenlenen etkinliklerde 27-28 Şubat günlerinde farklı sesler, farklı temalarla anılacak. Yazarlar, sanatçılar ve bilim insanları Yaşar Kemal’in edebiyatını; toplum belleği, toplum vicdanı, öncü bir doğa kavrayışı, katmanlı insan ve toplum gerçeği gibi pek çok yönüyle kendi pencerelerinden değerlendirecek. Anma programları kuruluşların, Yaşar Kemal Vakfı’nın ve Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın YouTube kanallarında sevenleriyle buluşacak.
Yaşar Kemal’e Yılmaz Güney’i sormuştum. İkisi de Adanalıydı. İkisi de Güneydoğu’dan kaçıp göçüp gelmiş Kürt ailelerin çocuklarıydı. Bu ülkenin düzene başkaldırmış, dünya çapındaki sanatçılarıydılar: “Yılmaz ilk defa bana geldi. Cumhuriyet’te çalışıyordum. Gelen mektupları okuyorum, röportaj yapıyorum, fıkra yazıyorum, bir de makaleleri koyuyorum. Babıâli’de adım ağır işçiydi.
O kadar çok çalışıyordum ki, beni görmeye gelenlere yok dedirtiyordum. İçeriye yalnızca Adanalıları alabilirsiniz demiştim. Esmer, kuru bir çocuk geldi. İktisat Fakültesi’nde öğrenciymiş. Paraya ihtiyacı varmış ve iş arıyormuş. Gazetede iş bulamadım. Adana’da ne iş yaptığını sordum. Aksaray Sineması’ndan, Asri Sinema’ya, oradan açık hava sinemasına kaset taşırmış.
Ben de o zaman ‘Bu Vatanın Çocukları’nı yazmış ve Dar Film’e satmıştım. Atıf Yılmaz filmin rejisörü. Atıf, baş aktörü bana gösteriyor gösteriyor beğenmiyorum. Aradan dört beş ay geçti. Ben Atıf’a telefon ettim. Şöyle bir hikaye anlattım: Atıf, bak ben geçen gün Adana’ya gitmiştim. Bir çocuğu çok beğendim. Yakışıklı, büyük de kabiliyeti var. Atıf gönder dedi.