Aklımdan tamamen çıkmış, ama vizyona girdiği zaman etkilenerek izlediğimi hatırlıyorum Spike Lee'nin "25th Hour" filmini. Yönetmenin 11 Eylül'e yanıtı diye yazılar çıkıyordu gazetelerde, ama dışarıdan gelip de tam olarak ne kastettiklerini anlamıyordum. Filmin iki karakterinin bir zamanlar İkiz Kuleler'in yer aldığı alanda ceset kurtarma çalışmalarına bakan gökdelen dairesinde camın önünde konuşma yaptıkları sahne çok çarpıcıydı. Ama o sahnenin ötesinde doğrudan 11 Eylül'le ilgisi olmayan bir filmin neden ta o zamanlar bile 11 Eylül filmi olarak anıldığını fark etmem için 10 yıl New York'ta yaşamam, saldırının 20. yılında da gazetelerde bu film hakkında çıkan yazıları okumam gerekti. Spike Lee tıpkı Empire State Binası ya da taraftarı olduğu Knicks gibi bu şehrin simgelerinden biri. Yaşadığı yıllarda şehrin tanıklık ettiği dönüm noktalarında bir şekilde izi, etkisi var. Bugünlerde "NYC Epicenters 9/11-2021½" adlı yedi buçuk saatlik bir belgeseli HBO'da yayınlanıyor. 11 Eylül'den COVID-19 krizine şehrin röntgenini çekiyor, New York'un nasıl yalnızlaştığını, nasıl ayağa kalkıp dirildiğini anlatıyor. Biraz da bu yüzden "25th Hour" yeniden hatırlandı. Yedi yıllık hapis...