TARİHTE pek az olay aslında bir dönüm noktasıdır. Zamanında önemsediğimiz, ağzımızı açık bırakan birçok olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra dönüştürücü, değiştirici bir tarafı olmadığı ortaya çıkar ve unutulur. Oysa 11 Eylül sadece bir terör saldırısı değil, 21. yüzyılın en önemli olayıydı örneğin. Bütün dünyanın ezberlerinin yeniden tanımlanması açısından önemliydi.
Tam da bu dönüştürücü etki yüzünden, biraz da basın abartıyı sevdiği için yakın tarihte Danıştay cinayetinden Ankara saldırısına kadar “Türkiye’nin 11 Eylül’ü” başlığı birçok olay için kullanıldı.
Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının Türkiye tarihinde birer dönüm noktası olduğu vurgulandı bir dönem. Gerçekten dönüştürücü bir etkileri var mıydı, yoksa tekil birer hadise miydi bu olaylar; ancak bahis oynayabiliriz, ama ben kartlarımı ikinci seçenekten yana kullanıyorum.
Tarihin bütün büyük olayları gibi, sıradan gibi başlayan bir gün ilerleyen saatlerde yaşanan gelişmelerle ayrıntılarıyla aklımızda yer etti.
Bundan önceki 15 Temmuz’larda nerede olduğumuzu, ne yaptığımızı hatırlamıyoruz. Ama benim gibi pek çoğunuz da geçen sene 15 Temmuz gününü en ince ayrıntısına kadar hatırlıyor. O sabah nasıl uyandığınızı, ne yediğinizi, hava durumunu... İleride o günlerin ayrıntılarını gelecek kuşaklar okuyacak, öğrenecek.
Ben Brooklyn’de berberdeydim, telefonum durmadan çalmaya başladığında mesela. Cumhurbaşkanı tatildeydi. Gazetecilerin çoğu yaz rehavetindeydi.
15 Temmuz’un ne kadar sıradan bir gün olarak başladığını vurgulamak için söylüyorum.
Sonrası ise paradigmanın yıkıldığı, birçok ezberin sarsıldığı, dünyayı ve Türkiye’yi algılayış biçimimizin baştan sonra yeniden şekillendiği bir milat oldu.