Geride bıraktığımız yazdan aklımda kalan en eğlenceli anılardan biri Alaçatı'daki Sea Side adlı balıkçıda çalan Türkçe şarkıları İngilizceye çevirip anlamlarının nasıl farklılaştığını görmekti. Burada her akşam aynı şarkılar aynı sırayla çalıyor, önce Rumca başlıyor, saat 22:00'yi gösterdi mi de hiç sektirmeden Türk pop'unun klasiklerine geçiyor. "İspanyol Meyhanesi" veya "Affetmem Asla Seni" gibi. Biz Türkler (ya da belki genel olarak Akdenizliler) fazla duygusal insanlar olduğumuzdan, duygularımızı çok yoğun yaşadığımızdan abartılı hissiyatımız şarkı sözlerine de yansıyor. Hemen her aşk şarkısı kendini paralama, hayattan bezmişlik, intihar çağrışımı, ahiret ama çoğu zaman cehennem ve mutlaka ama mutlaka ölüm çağrışımı içeriyor. Yıllar içinde pek çoğumuz bu şarkıları ezberlediğimiz için manalarını sorgulamıyoruz, ne kadar abartılı olduğunun üzerinde durmuyoruz bile. Bu arada ne kadar çok içki içiliyor Türk pop'unda: "Daha içelim"den "Kaldır artık boş kadehi neyleyim"e. Sözler bir yabancıya çevrildiğinde açıklanamayacak kadar şiddetli ve dramatik gözüküyor en popüler Türkçe aşk şarkıları. Bütün klasik aşk şarkıları aslında Leyla ile Mecnun'un kavuşamaması, kavuşana kadar...