Arda Turan'ın olmak istediği ve ne olmak istemediğini çok iyi biliyordum. Ali Sami Yen Stadyumu'nda top toplarken bile hedefi sadece futbolcu olmak değildi, bir şeyleri değiştiren bir devrimci olarak anılmak istiyordu. Sistemin bir ürünü değil, sistemi dönüştüren bir güç. Altyapıdaki totaliter düzene son veren, gençlerin sesini duyurabildiği bir futbol kültürünün kapısını açan bir ikon. Olmak istemediği ise Emre Belözoğlu'ydu; bunu bana bizzat söyledi çünkü. Bir gün alaycı bir şekilde "Benden bir Emre Belözoğlu yaratamayacaksın" demişti ve ben bu sözlerini Arda'nın eşsiz, nevi şahsına münhasır, kimseyle kıyaslanmayacak kadar özgün bir tekil biri olarak tarihe geçmek istediğine yorumlamıştım. Peki buna ne demeli: Arda Turan'la bir gece kulübünde tanıştığımda yanımda sevgilim vardı ve onu bir kenarda bırakıp futbolcularla sohbete dalmıştım. Arda kim olduğumu bilmiyormuş gibi davrandı; tanımasını da beklemiyordum. Ama beşinci dakikadan sonra hakkında yazdığım tek bir köşe yazısına ezberden satır satır itiraz etmeye başladı ve kendisi hakkında en doğru tespitin o güne kadar tek bir kişi tarafından yapıldığını söyledi. Bahsettiği hayatta ilk aşık olduğum ve bugüne kadar telefonunu ezberleyebildiğim tek kişiydi. Gece kulübündeki herkes zil zurna sarhoştu ve çıkışta önünü bile göremeyecek kadar kendinden geçmiş bir adam yanındaki kadına sarktığımı düşünerek üzerime yürümeye kalktı! Gece hayatında sonradan gurur duymadığım pek çok şey yapmışımdır herhalde, ama bir gece kulübünde bir kadına sarkacağımı zannetmiyorum. Bu tuhaf ve saçma durum karşısında ben güleceğimi düşünürken olay büyümeye başladı, ama kulübün güvenliği tam zamanında müdahale edip engelledi.