Referandumda sandığa giden seçmenin yüzde 49’u Erdoğan’la yola devam etmemek, eski sisteme inandıkları, yenilikten çekindikleri gibi türlü gerekçelerle “Hayır” oyu verdi. Ama hiç kimse CHP’ye özel bir görev vermedi, yüzde 49’un sözcüsü olma hakkını tanımadı.
17 Nisan’dan beri CHP’nin kendi kendisini “Hayır” cephesinin lideri ilan etmesini şaşkınlıkla takip ediyorum.
2010’da yüzde 42’yi sahiplenmeye çalıştığı gibi şimdi de yüzde 49’u kendine mal etmeye çalışıyor. Sonuç aynı olacak; ne uzayıp ne kısalacak. Dahası, “Hayır cephesi” homojen de değil.
Öyle olsa CHP yıllardır o yüzde 25 bandında yapışıp kalmazdı. Alternatif bir parti olsa, baraj inse, seçmen oyunun boşa gitmeyeceğini görüp küçük partilere destek verse CHP iyice eriyecek.
CHP’ye iktidar görevini vermekten kaçınan seçmenin bilinçaltında, “Bunlara görev versek hiçbir şey değişmediği gibi üstüne üstlük çöplerimiz toplanmaz” kaygısının olduğuna iddiaya girerim. İzmir ve Beşiktaş belediyelerinin laik hassasiyetleri kaşıyarak oy alıp karşılığında hiçbir hizmet vermeme tercihi, partinin genel yaklaşımı açısından da ipuçları barındırıyor.
Dahası, son zamanlarda tek varlık nedeni olan Atatürk’e sahip çıkma misyonunu da hunharca harcıyor, bütün kredisini tüketiyor CHP.