Oradan buradan esinlendiğimiz, başka binlerce hikâyeye benzeyen bir ürünü sırf başkaları öyle yapıyor, belki karşılık bulur diye Batı'nın karşısına çıkarıp hüsrana uğramamızın son örneği "Ayla" filmi. Klişe formüllerin bizzat bu formülleri icat edenin önüne ısıtılıp sunulmasından öte bir iş değil. Bu sinemasal numaralar ve anlatım taktiği belki yerli izleyiciyi etkiler (ki onlar bile üreticilerden daha ileride) ama böyle binlerce filmi görmüş Akademi üyelerinin ilgisini bile çekmez. Film okullarında uluslararası öğrencilere ilk olarak "Hollywood filmi yapmayın, kendi hikâyenizi anlatın" diye tembihte bulunurlar oysa. Bir üçüncü dünyalıyı dev rekabet ortamının olduğu uluslararası kültür-sanat dünyasında ayıran, yaratabildiği ölçüde kendine özgü dilidir. Bu yüzden Reha Erdem, Nuri Bilge Ceylan, Semih Kaplanoğlu birçok esinlenmeye rağmen kendilerinden dünyada söz ettirir ve ödül toplar. Çünkü öyle ya da böyle yerli, özgün bir damar yakalamayı becermişlerdir.