Yaşı 70'in üzerindekilerin severek okuduğu Oksijen gazetesinde—bir sağlıklı yaşam haberi daha görmeye tahammülüm kalmadı—depremin hemen ertesinde yapılan bir haber epey tepki çekti. Yaşı 70'ler arasında değil, sosyal medyada tabii ki. Gazete çoğu B-list olan yazarlara depremden fotoğraf karelerini yorumlatmış. Yetmemiş deprem travmasında okunacak kitaplar, dinlenecek podcast'ler listesi de önermiş. Gazete bu tepkiler üzerine haksız yere eleştirildiğini düşünerek sadece abonelerin erişebildiği içeriğini herkese açtı. Yarısı çeviri, diğer yarısı da haftalık bir gazete için panik anında yapılabilecek gayet dolu bir içerik. Bu edebiyatçılara fotoğraf yazdırma işi de biraz sosyal medya abartması. Evet, yazılar berbat ama gazeteyi iptal etmeye zemin hazırlayacak kadar değil. Şuursuzluk değil ama vasat bir yaratıcılık girişimi, modası geçmiş klişe romantizmle sayfa doldurma çabası. Oksijen'de vahim olan birinci sayfanın altında hiç düşünülmeden yazılmış cehalet kokan bir cümle: "Fotoğrafların dili yoktur." Fotoğrafların dili olmadığını düşünen kimse gidip süpermarket tezgahında çalışsın, topluma daha fazla katkısı olur. Fotoğrafın dili olmadığını söylemek gazeteciliği, görme...