Yaşayanlar hatırlar, çok da uzak olmayan bir geçmişte İstanbul adeta dünyanın parti şehriydi. Bir zamanlar tatil yapmak için egzotik şehir arayan Batılı turistlerin gözünde Beyrut'u geçmişti. Ne Avrupalı ne Asyalıydı tam olarak, ortasından deniz geçmesi, "karşı"nın bir başka kıta olması ilgilerini çekiyordu. Wallpaper'den Condé Nast Traveller'a İstanbul'u konu yapmayan dergi yoktu. Sosyal medyada "eski laik günleri" özlemle ananlar Newsweek'in Türkiye'yi "cool" ilan ettiği kapağı sık sık paylaşıyor. Her gece ama her gece bir parti vardı. Karaköy'deki bir lokanta açılışını New York Times'dan okuyorduk, Çukurcuma'daki bir galeri Guardian'a haber oluyordu. Bir ara Liam Neeson sokakta işerken görüntülenmişti, Tom Hardy hayranlarına karın kaslarını gösteriyordu. Soho House açılışında kimlerin olduğunu değil kimlerin olmadığını saymak daha kısa bir liste. Meghan Markle bile belki Harry'i düşürürüm diye İstanbul'a gelmişti, amacına ulaştı. Paramız o kadar değerliydi ki İstanbul'daki lokantalarda ödenen hesap bazen New York ve Londra'dan daha pahalı geliyordu. O yüzden sık sık seyahat ediyorduk. Yurtdışına çıktığımızda nereli olduğumuzu soranlara "İstanbul" deyin hiç kimse...