Önceki gün kaybettiğimiz Doğan Heper eski kuşağın en önemli simgelerinden biriydi. Dün Milliyet’te Abbas Güçlü’nün ardından yazdığı gibi bir tür Demirel’di. Kriz zamanlarında “Doğan Abi” olarak patron tarafından ortalığı yatıştırması, gemiyi limana çekmesi için görev verildiğinde sahne alır, hemen ardından da geri çekilmeyi bilirdi.
Doğruya doğru, meslek hayatında tek bir devrim, bir yenilik, çığır açan bir fikir ortaya attığı söylenemez. Daha çok bir memur gibi verilen işi yapar, ama hakkıyla yapar, “çizgi”nin dışına çıkıldığında hizaya getirmeyi çok iyi bilirdi. Ufuk Güldemir altı ay Milliyet’in başına gelip gazeteye dair bilinen her şeyi sarstığında eski düzene geçiş onun göreviydi mesela. O yıllarda gazete künyelerinde sık sık devinimler yaşanırdı, dinozorlar ise statükoyu, geleneği, düzeni korurdu.
Tam da bu yüzden önemlilerdi.
Kimi başyazar, kimi yedek yayın yönetmeni olarak gazetelerde bir yerde tutuldular uzun süre. Bazılarının görevi sadece “ağabey” olmaktı. Siyaseten de tam merkezde dururlardı; cumhuriyetçilik, Atatürkçülük ve laiklik tek kırmızı çizgileriydi. Değişen dünyanın beraberinde getirdiği tartışmaların (mesela trans bireylerin hakları) hayatlarında ne kadar yer ettiği tartışılırdı.