Naim Süleymanoğlu hayatımıza Turgut Özal, TRT'deki İngilizce dersleri, Tanju-Hülya aşkı ve Cenk Koray'ın "kutu kutu"su gibi 80'ler, o muazzam değişim yıllarında girdi. Tıpkı 80'ler gibi yaşandı, dönemin mantığına uygun olarak "tüketildi" ve bitti. Gündelik konuşmaların arasına İngilizce serpiştirmek sınıfsal bir üstünlük göstergesine dönüşürken Amerika'dan gelen prensler çalıştıkları bankalarla Türkiye'ye leasing, factoring öğretiyor, ekonomik tartışmalar literatüre yeni giren "export" ve "import" sözcükleri etrafında dönüyordu. Türklerin henüz bir ihraç ürünü yoktu, ama renkli televizyonlardan videolara, otomobillere, hatta süpermarket raflarında beliren ürünlere kadar müthiş bir ithalat yarışı vardı.