Seçildikten bir süre sonra Ekrem İmamoğlu'yla görüştüğümde benim de aklımda bir gün daha yüksek bir konuma gelirse, örneğin Cumhurbaşkanı olursa nasıl birine dönüşebileceğine dair sorular vardı. O dönem izlenimimi soranlara "Her şey olabilir ama diktatör olmaz," dediğimi hatırlıyorum. Bana kalırsa fena bir beklenti değil. Ama bugünlerde İmamoğlu'yla ilgili İstanbul sokaklarında tam bunun aksi sözler duymaya başladım. İlk dedikodu emekli anchorman Fatih Portakal'la buluşan biri üzerinden dolaylı olarak bana geldi. Kıbrıs'ta bir ara İmamoğlu'yla ev arkadaşlığı yapan Portakal meyhane masalarında "Bu adam seçilirse diktatör olabilir, böyle eğilimleri var," diye konuşuyormuş. Belki de ev paylaştıkları dönemde katı kurallar koymuştur: Eve ayakkabıyla girme, çöpleri at, haftada bir temizlik yapılacak, ortalığı dağıtma, bulaşıklarını yıka gibi. Ev arkadaşlığı dinamiğinde bir taraf diktatör olmazsa düzeni sağlamak çok zor. Açıkçası hiç tanımadığım Fatih Portakal'dan uzaktan bakınca lavabonun içine kirli tabakları yığıp bir-iki hafta orada birikmesini bekleyen biri izlenimi alıyorum. Ekrem İmamoğlu çıldırmakta haklı...