Arşivden eski bir "32.Gün" kaydını izliyorum. İfade özgürlüğü tartışılıyor yine. Bu sefer Yaşar Kemal'e Almanya'nın prestijli Der Spiegel dergisine Kürtler üzerine yazdığı bir makale vesilesiyle dava açılmış. Dönemin hükümeti adına konuşan Esat Kıratlıoğlu bir ara "Ben makaleyi orijinalinden okudum," diyor ve beynimden vurulmuşa dönüyorum. Aynı programda Mehmet Ali Birand'a "1970'lerden beri Avrupa Komisyonu'nu birlikte takip ederiz," demesinden sonraki ikinci şokum bu. 90'lı yılları yaşayanlar Tansu Çiller'in etrafındaki dinozor erkek grubundan Esat Kıratlıoğlu'nu hemen ayırt edebilir. Özellikle kelini gizlediği saçları, kötü takım elbiseleri ve demode bıyığıyla sık sık alay konusu olmuştur. "Sarışın Güzel Kadın" vaat ettiği Batılı Türkiye vaadinin tam antitezi tiplerle etrafını doldurduğu gibi, söylemi de gitgide Batı'dan uzaklaşmıştı. Kıratlıoğlu sadece kozmetik nedenlerle bile nefreti ve epey alayı üzerine çekmiştir. 90'lar Can Kozanoğlu'nun tabiriyle bir "Cilalı İmaj Devri"ydi ve görsellik, estetik, kozmetik, salt dış görünüş içerikten çok daha ön plana çıkarıldı. Anadolu'da herhangi bir köy kahvesinde rastlayacağınız, kasabanın devlet memuru kılığındaki, beyaz çoraplı, kötü...