TIPKI Ünal Karaman gibi Rüştü Reçber’den de futbol oynadığı yıllarda hiç ama hiç hazzetmedim. Solcu bir futbol taraftarıydım, futbolcuların kendi görüşlerime uygun isimler olmalarının imkânsızlığını biliyordum... Ama Hakan Şükür gibi FETÖ’cü olmalarını da istemiyordum, Rüştü veya Ünal gibi ülkücü olmalarını da...
“Ne sağcıyım ne solcu, futbolcuyum futbolcu” yeterli bir pozisyondu benim için.
Alevi futbolcuların inançlarını açıklamaktan korktuğu, Kırık Hoca’ya biat etmeyen futbolcuların pas alamadığı, solcu futbolcuların zar zor ayakta kaldığı bir ortamda... Tam da 90’lı yılların ortasında, yükselen milliyetçilik tribünlerde filizlenirken, Susurluk kazasının ardından kurşun atanlar kahramanlaştırılırken...
Ne yalan söyleyeyim, birer canavar figürü gibi gelirdi Rüştü ve Ünal.
Biri ülkücü bıyığıyla çıkardı sahaya, diğeri üç hilal sevgisini bir an bile gizlemedi.
Gazetecilik hayatımın epey bir bölümü futbolcuların peşinden koşmakla geçti, öyle ya da böyle Rüştü ve Ünal’la da yolum kesişti. Bir Trabzonspor kampında lobide tek başına otururken yakaladığım Ünal sanırım futbol hayatının üçüncü söyleşisini bana verdi; yanına yaklaşan şımarık çocuğu şöyle bir-iki saniye süzüp tarttıktan sonra. Birkaç saatin sonunda önyargılarımın yıkıldığını, karşımda çok parıltılı bir beyin bulduğumu hatırlıyorum. Zaten bu sayede solcu Şenol Güneş’in takımında sağcı Ünal Karaman ve solcu Tolunay Kafkas uyum içinde oynadı. Bu sadece yeşil sahalarda görmek istediğimiz hareketler değil, o dönemin diyalog ve hoşgörü ortamının da yansımasıydı. Şimdi sadece bir nostalji.