Yaşamak için birbirimize hikâyeler anlatırız. Instagram'daki fotoğraf altlarında haddinden fazla alıntılanan, genç gazetecilerin ilk heyecanlarında, 20'li yaşlarda keşfedip de yazar olmak isteyen ve olamayan herhangi birinin bile belleğine kazınan ve belki de hâlâ gizemi çözülemeyip manası aşılamayan bir cümle. "Los Angeles anlamsızlığa bile mana yüklenen bir şehir" diye yazmıştı hayatının büyük bir bölümünü doğup büyüdüğü California'da geçiren Joan Didion. Yaşarken anlattığı hikâyeler sadece Los Angeles'a anlam katmakla kalmadı, San Francisco'da hippie'lerin doğuşunu, katil Charles Manson'ın ailesini, John Wayne'in Amerika için ne anlama geldiğini de yazıya döktü.
Şimdiki zamanın tarihi yazıyor, yaşarken gördüklerini sonradan tarihe bırakacak şekilde not etmiyor. O yazdığı için tarih oluyor bazen.
Ve yaşadı da. Brian DePalma ile Martin Scorsese’nin sık sık ziyaret ettiği evinde, Hawaii’de, Beverly Hills’te beş yıldızlı bir otel süitinde ama bazen de El Salvador’da gerillanın peşinde haber yaparken.