GÖZÜMLE görene kadar İstanbul’un üçüncü havalimanının bu kadar ilerlemiş olabileceğine inanmazdım. İki pist ve ana terminal binasının 29 Ekim’de planlanan açılışa yetişmesi için gece-gündüz inşaat var.
Pistler hazır, otobandan havalimanı binası tamamlanmış gözüküyor zaten. Ama içeride de epey bir yol alınmış.
Dev derken abartmıyorum, gerçekten büyüklüğüyle insanı çarpan bir bina. Herhalde bir-iki saatte görülmedik yerini bırakmayız diye düşünüyordum, bir bütün günü Arnavutköy’deki şantiyede geçirdim ve havalimanını didik didik ettim.
ETKİLEYİCİ VE BÜYÜK
Terminal binasına ilk giren gazeteci de ben oldum. Hatta, bir kısmı hâlâ inşaat halinde olmasına rağmen bir yolcu gibi havalimanının girişinden uçağa biniş kapısına kadar yaşanan süreci de tecrübe ettim.
Tavan yüksekliğinden binanın genişliğine insanı etkilemek için yapıldığı çok belli. Bu amacına da ulaşıyor.
Havalimanını işleten IGA’nın işletme CEO’su Kadir Samsunlu’ya“Dünyadaki, özellikle de ABD’deki birçok havalimanına kıyasla Atatürk çok iyi durumda, çok yeni” dedim.
“Yeni havalimanı açıldığında Atatürk’ün ne kadar eskimiş olacağını göreceğiz” dedi.
Ertesi gün İstanbul’dan Paris’e uçarken Atatürk Havalimanı bir otobüs garını andırıyordu. Kontrol edilemez bir kaos, herkes üst üste, kapılara yığılmış insanlar, talebi karşılayamayan bir lounge, basık bir ortam ve klostrofobi, insanı bir an önce uçağa binip “kurtulma” hissine itiyor.
29 Ekim’den sonra üçüncü havalimanından uçmaya başladığımızda hepimiz ferahlayacağız.