Dün yine bir kıyamet haberi düştü medyaya. RTÜK denetimine giren Netflix bir açıklama yapacak, büyük ihtimalle de Türkiye pazarından çekilecekti. En azından haberi muhalif ve bağımsız Birgün'den okuyanlar "İşte Erdoğan'ın Türkiye'si, hep karanlık," diye endişeye kapıldılar. Oysa aynı sıralarda Habertürk'te Netflix'in RTÜK'e lisans başvurusu yaptığı haberi yer alıyordu. Ardında da Netflix'in anne baba kontrollerini sıkılaştıracağına dair açıklaması geldi. Yani Netflix gitmiyor, kalıyordu.Zaten üzerinde biraz düşünmek Netflix'in Türkiye'den çekileceği haberine inanmayı zorlaştırıyordu. Silikon Vadisi dünyanın farklı pazarlarına demokrasi getirmek ya da oradaki medya çıtasını yükseltmek için girmiyor. Hepsinin tek bir amacı var: para kazanmak. Çin gibi bir pazarı kaybetmemek için Google bile bazı sonuçları gizliyor, Wall Street Journal gibi bazı yayın organları Çin hükümetinin istemediği haberleri koymuyor, Bloomberg ise Çin hükümetinin isteği doğrultusunda gazetecilerin işine bile son veriyor.Acı ama gerçek bu: medya ve içerik işine teknoloji şirketleri girince tek belirleyici para oluyor. Bir buçuk milyon abonesi olan Netflix bırakır mı hiç Türkiye pazarını? GERÇEK OLMAYAN BİRÇOK HABERİN MERKEZİ RTÜK'ün denetimine gücüm yettiğince en şiddetli şekilde karşı çıktım. Ama teknoloji şirketlerine güvenilmeyeceğini de artık öğrendim. RTÜK'le masaya otururlar, lezbiyen içerikleri izleyip özenmekten korkanlara Akif Beki filtresi de getirirler. Şaşırmam.Israrla şaşırdığım ise muhalif kesimin her seferinde bu kadar kolay galeyana gelmesi. Üstelik en eğitimli kesimlerde bile yalan habere inanma eğilimi endişe verici derecede çok fazla. Bir yandan A Haber'e inanan AK Partili seçmeni eleştiriyorlar, ama karşı mahalle de alternatif bir gerçekliğe karşı koyamıyor. Kısacası herkes görmek istediğini görüyor, bilgiyle ilgilenmiyor. Bu yalan haber furyasında özellikle Birgün gazetesi dikkatimi çekiyor. Korkusuz falan gibi sansasyonel gazetelere kıyasla belki mizanpajından, belki de haber dilinden daha ciddi, inandırıcı duruyor bu gazete. Ama son birkaç yılda özellikle sosyal medyada dolaşıma giren birçok yalanın menşei de Birgün. Banksy'nin Erdoğan'ın resmini çizmesi, İstanbul barosu seçiminin yapılmadan bir hafta önce çekişmeli geçtiğinin yazılması, devlet tiyatrolarının kapanacağı haberi, polise "AKP" logolu mermi sıkıldığı iddiası, Saray'a altın klozet yapıldığı gibi gerçeklikle alakası olmayan birçok örnekler var.Daha "şık" ve "entelektüel" gözüktüğü için yalan haberlerine sadece mahalle kahvesindeki insanlar değil, mesela üniversite öğrencileri, aklı başında okur yazarlar da kolaylıkla inanıyor. Ne zaman Birgün'de bir palavra çıksa Sözcü ya da Fox'un temas edemediği insanlarda infial oluşuyor. Sansasyonel yayın organlarının aksine yalan haberi serinkanlı yapan bu gazete medya okuryazarlığına aslında daha fazla zarar veriyor.Gerçi, bir zamanlar Ufuk Uras'ın Cihangir'deki kahvelerde yayın yönetmeni aradığı bir gazeteye haddinden fazla mı prim veriyorum? BAĞIMSIZ MEDYANIN ÖNEMLİ BİR GÖREVİ VAR