Kemal Kılıçdaroğlu sanki üniversiteyi kantinde bitirmiş, siyaset dersinde de sivil itaatsizlik bölümüne evde elektrikler kesildiği için çalışmamış gibi. Çok iyi hesap-kitap biliyor olabilir, ama siyaset felsefesiyle ilgisi uzaktan kulak misafiri olmuş, özenmiş ve tam olarak ne olduğunu anlamadan denemek istemiş gibi. Daha evvel çıktığı adalet yürüyüşünden sonra şimdi de elektrik faturasını ödemeyip karanlıkta oturmasıyla eylem yapıyor. Bu eylemlerin tam olarak hedefi kim, ne amaçlanıyor anlamak zor. Hadi niyet belli olsun ama bir türlü sonuca varılamıyor, çünkü çıkış noktası yanlış. Sivil itaatsizlik eylemleri başkalarını etkiledikçe, başkalarını peşinden sürükledikçe başarılı olur. Rosa Parks'ın otobüsün arka tarafında oturmayı reddetmesi bir kişinin sisteme baş kaldırması değildi, benzer zamanda başkaları da benzer eylemler yapmıştı. O bardağı taşırdı. Gandhi'nin yürüyüşü tek kişilik değildi, peşine binlerce insan takılmıştı. Kılıçdaroğlu ise sivil itaatsizliği kavramın ilk çıktığı 1845 yılındaki haliyle duymuş sadece. Kavramın mucidi Thoreau hükümete tepki göstermek için vergi ödemeyi kesmiş, sonra da tutuklanmıştı. Bu eylem ilk olduğu için anlamlıydı ve sonraki yıllarda da...