Saat farkından dolayı depremi ilk haber alanlardan biriydim, ben de herkesin yapacağı gibi hemen televizyonu açtım. Depremin ilk dakikaları olmasına rağmen ekranda gözlerim hemen Mehmet Akif Ersoy'u aradı. Merak içindeki televizyon izleyicisi böyle sabırsız ve bencildir; kendisine anında yanıt verilsin ister, bu yanıt da güvendiği ve aşina olduğu birkaç kişiden gelmezse tatmin olmaz. Oysa hiçbir gazeteci tesadüfen olay yerinde değilse anında ışınlanacak kapasiteye sahip değil. Sonuçta İstanbul'un o günkü hava şartlarına, ulaşmanın imkansızlığına rağmen olay yerine ilk gidenlerden biri oldu Habertürk ekibi, vardığı andan itibaren de Ersoy mükemmel bir gazetecilik sergiledi. 24 saat habere alıştırılan izleyici yetinmesini bilmez. Nitekim bir de olay yerinde Uğur Dündar'ı görmek istedim. Bu işin en büyük ustası orada olmanın yolunu bulurdu, bulmalıydı. Oysa tam o günlerde kız kardeşini kaybetmiş, kendi hayatında kim bilir nasıl bir duygusal çöküşün ortasındaydı. Gazetecilik böyledir ama. Ölüm, aşk, çocukların okulu tanımaz. Çünkü haber hiç durmaz. Nitekim Dündar da hayatını geride bırakarak birkaç gün içinde deprem bölgesine geldi. KALICI...