Uzun yıllar yanında çalıştığım Tuğrul Eryılmaz'dan aldığım ilk ders hiçbir şey öğrenmediysem en azından yazılarımda isim vermeyi öğrenmek oldu. Babıali geleneğinde "birilerinin de yazdığı gibi" türü imalara karşı, Eryılmaz bana "Bahsettiğin kişinin adını vermekten neden çekiniyorsun" derdi. Yıllar sonra aynı tavsiyeyi Eryılmaz'ın "Gazetecilik adına çok şey öğrendim" dediği Hıncal Uluç'tan da duydum: "Övsen de yersen de biri hakkında yazmaya değer bulduysan adını ver." Asu Maro'nun Eryılmaz'la yaptığı uzun söyleşiden oluşan "68'li ve Gazeteci" kitabında da bol bol isim geçiyor; yumruklarını savurmaktan hiç geri durmamış. Kimler yok ki... Hepimiz nasibimizi ucundan köşesinden almışız.