Ben Memet Ali Alabora'yı Nurgül Yeşilçay'ın evindeki bir partide tanıdığımda televizyonda oynadığı polis Memoli karakteriyle Türkiye'nin en büyük yıldızı olmuştu. Ünlü değil, çok ünlüydü. Anadolu'da genç kızlar odalarına posterlerini asıyor, Memoli desenli yastıklar falan sokaklarda satılıyordu. Çok eskiden Savaş Ay'ın "A Takımı" programında gazeteciliği denemişti, oyunculuğunun yanında. Doğrusu hiç kimse bu kadar ünleneceğini tahmin etmemişti, birkaç denemesi de tutmadı. Ama sonra bir damar yakaladı ve halk onu bağrına bastı. Kim olduğumu biliyor muydu, hala emin değilim. Zira kendimi ona sosyete mimarı olarak tanıtıp uyduruk bir isim vermiştim, sırf öylesine eğlence çıkarmak için. Bu şartlarda herhangi bir star'ın yapması gereken kendisine bulaşan birini yanından uzaklaştırmak, muhatap olmamaktır aslında. Ama Alabora mimar alter-ego'mla uzun uzun sohbet etti, kendisinin aslında star'lıkla falan hiçbir işi olmadığını, tek istediğinin müzik yapmak olduğunu söyledi. Ben onunla dalga geçmeye çalışıyordum kendimce, o da büyük ihtimalle benimle eğleniyordu. Ama tam ortalarda bir yerde gerçek de kendini belli etti. Belli ki iyi bir insandı, hakikaten de şöhreti elinin tersiyle itmişti. Adı Türk basınında sık sık Mehmet diye yazılan Memet Ali Alabora'yı ikinci kez "Dondurmam Gaymak" filminin galası için Muğla'da gördüm. Oyuncu kadrosunun neredeyse tamamının köy halkından oluştuğu film için çekimlerin yapıldığı yerlerde büyük bir etkinlik düzenlenmiş, gecesinde de filmin galası Muğla Üniversitesi'nde yapılacaktı. Çok fazla hareket eden parçanın bulunduğu büyük bir organizasyon işiydi, bir büyük karnavaldı.Alabora orada VIP bir konuk olarak değil, sokaklarda koşturan, trafiği kesen, organizasyonun aksamaması için uğraşan bir stajyer, üniversiteli bir gönüllü çalışan gibiydi. O dönem ne kadar ünlü olduğunun bir kez daha altını çizmem gerekiyor: Michael Jackson'ın Anadolu'nun bir köyünde sokaklarda dolaştığını, koşturduğunu düşünün. Ama sıradan bir gönüllüden, görmezden gelinmeye mahkum o gizli kahramanlardan hiç farkı yoktu. Şöhretini, konumunu, parasını yine bir kenara bırakmış ve hiçbir karşılık almadan, sadece filme inandığı için Muğla'ya gelmişti. Çocuğun organizasyon ruhunda var işte, demek ki "Gezi ayaklanmalarını" da organize etmiş işte. Buradan anlıyoruz değil mi?Hayır.