Eğer rahip Brunson sahiden dini yaymak, İncil'in buyurduğu gibi "iyi kavga" için mücadele vermeye Türkiye'ye geldiyse kendisine epey yanlış bir ülke seçmiş. 20 yıldır Türkiye'de yaşıyormuş ya, kaç kişiyi kilisesine katabildi gerçekten merak ediyorum. Amerikan tarafı da asıl meselenin "adamlarının" yakalandığı olduğunu çok iyi biliyor aslında. Bu "adamların" asıl misyonlarının ötesinde bir kimlikle yıllardır aramızda dolaştıkları, diplomatik dengeler açısından bu duruma göz yumulduğu da ortada. Ancak 15 Temmuz'dan sonra paradigma değişti ve Türk devletinin bu gibi misafirlerin ellerini kollarını sallayarak eskisi kadar rahat dolaşmalarına yönelik toleransı da haklı olarak azaldı. Tıpkı konsolos çalışanlarının telefon görüşmeleri gibi, rahibin Türkiye faaliyetlerini de açıklayamıyor Amerikalılar, genel-geçer sözlerle durumu geçiştiriyor. Kuşkusuz, olağanüstü bir tehditle mücadele etmek için 15 Temmuz sonrasında kurunun yanında yaşın da yandığı kimi hataları oldu Türkiye'nin. Tıpkı 11 Eylül'den sonra ilgili-ilgisiz her Müslüman'ın FBI tarafından terörist diye gözetlenmesi gibi. Doğrusu, ilk başlarda ben de Brunson'ın Türk yargısının telaşının kurbanı olduğunu düşünüyor, Türkiye'nin Gülen'e karşı orantısız bir koz olarak elinde tuttuğuna inanıyordum. Oysa son günlerdeki gelişmeler tam aksini iddia ediyor.