Donald Trump ve Hillary Clinton'ın yarıştığı seçimler öncesinde Amerika'da bir üniversitedeydim. Gündelik siyaset sınıftaki tartışmalara da sızmıştı. Clinton mükemmel bir aday değildi, pek çok seçmenin rezervleri vardı. Trump ise yaklaşan tehlikeydi. Ancak seçmenlerin bir bölümü Trump tehlikesine karşı Clinton'da birleşmektense üçüncü bir yolda ısrar ediyordu. Öğrencilerden biri, genç bir siyah kadın da elini kaldırıp bütün sınıfa "Başka seçenekleriniz de var," diye başladı. "I'm just sayin'." Bahsettiği üçüncü seçenek Yeşil Parti'nin sosyalist adayı Jill Stein'dı. Amerikan seçimlerinde üçüncü adayların hem Cumhuriyetçiler hem de Demokrat aleyhine oy böldükleri ortada, seçilme ihtimalleri olmadığı da. Stein sadece kağıt üzerinde idealist, mükemmel bir aday olabilirdi. Ciddi anlamda üçüncü seçenek olması imkansızdı. Buna rağmen genç kadın Stein'ı desteklemeye kararlıydı. Ülkede onun gibi birkaç bin kişi daha vardı. Ve bu birkaç bin kişi Pennsylvania, Michigan, Wisconsin gibi Clinton'a değil Jill Stein'a (ve diğer üçüncü parti adayı Gary Johnson'a) oy verdi. Sadece bu eyaletlerde bile Clinton seçimi kazanabilirdi ama bu birkaç bin kişinin oyu Stein'a gittiği için Donald Trump...