Hep Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şanslı bir politikacı olduğu söylenirdi, şimdi Ekrem İmamoğlu da hiçbir şey yapmasa şans yüzüne gülüyor adeta. Hatta bazen kendi ayağına kurşun sıkacak duruma geldiğinde bile "deus ex machina" bir finalle sonuçlanıyor adeta hikayesi.Adeta cennetten ona nimet yağıyor.İşte, Ahmet Hakan'ın programı. Objektif gözle bakarsanız çok kötüydü o yayında İmamoğlu. Kendi reklamını yapacağına gazeteciyle ağız dalaşına girmesi amatörceydi. Ama kanal yayını apar topar kesti, İmamoğlu'na gollük bir pas vermiş oldu CNN Türk yönetimi. Benzer şekilde YSK'nın gerekçeli kararı da Ekrem İmamoğlu'na adeta piyango oldu. Zaten seçimin iptal edilmesinin mağduriyeti vardı, şimdi bu haksızlığın bir de belgesi çıktı. Karar çok zayıf, herhangi birini ikna etmekten uzak, kendisiyle ve kurumun geçmişte verdiği kararlarla çelişiyor. Dahası, iktidarın bu seçimin hikayesi olarak kullanmaya çalıştığı "Oyları çaldılar" iddiasına dair bir kanıt sunamaması. Halbuki Binali Yıldırım bunun üzerine kampanya inşa etmişti. DEĞİŞİM TALEBİNİN KARŞILIĞI Bu iki örnek şimdilik ibrenin İmamoğlu'ndan yana olduğunun göstergesi mi?Kesin bir yargıda bulunmak çok zor, çünkü Türkiye'de seçmen bazen son anda kararını değiştiriveriyor. Zaten fotofinişle bitmişti ilk seçim, şimdi de çok ufak farklar belirleyici olabilir. (Yarıştan çekilen Selim Kotil'in aldığı on binlerce oy nereye gidecek?)Bazen seçimlerin sonucunu da "zamanın ruhu" belirler. Değişim talebinin toplumda karşılığı varsa isterseniz beş seçim de yapsanız sonuç değişmez. Önemli olan iklimin değişime elverişli olmasıdır. Doğrusu ilk seçimlerde toplumda bir yenilik ihtiyacına dair ciddi işaretler göründüğü de yadsınamaz. Adı hiç bilinmeyen Ekrem İmamoğlu'nu bir anda siyaset sahnesine çıkartan rüzgar bu değişim talebinin ilk yansımasıydı.Ancak bu işaret de ciddi ama şimdilik sınırlı: Büyükşehirleri kaybetse de iktidarın hala önemli ölçüde bir gücü olduğu görmezden gelinmemeli.Şartlar İmamoğlu'nun lehine görünüyor şimdilik. Ama onun da önünde büyük bir engel var. Partisindeki rehavet ve tabandaki inançsızlık.Eğer olur da seçimi kaybederse "Zaten oylar çalındı," diye kendi kendini avutmaya hazır, demokrasiye, siyasi mücadeleye inancını yitirmiş, bu yüzden de tembelleşen, pasifleşen bir kitle var. Bahane bulmak muhalefetin hep sonu olmuştu önceki seçimlerde; "Ne de olsa sonucu belli seçimin" diye asılmayan partililer oldu.