Türkiye'nin yakın tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri FETÖ'nün yargıyı ele geçirmeye başladığı 12 Eylül 2010 referandumu. Bir diğeri 7 Şubat 2012'deki MİT kumpası. Bu iki parantez FETÖ'nün devlet içinde aşırı güçlenip bu gücün sorgulanmaya başladığı aralığa işaret ediyor. Birinde yargıyı ele geçirmeye kalktılar, diğerinde de bu güçle rejimi devirmeye yönelik ilk darbe girişiminde bulundular. Bugün CHP milletvekili adayı olan ve adının etrafında tartışmalar dönen Sadullah Ergin bu iki olay sırasında da Adalet Bakanı olarak görev yapıyordu. Bugün milletvekili adayları arasında en fazla onun tepki çekmesi boşa değil. 2011 yılı aynı zamanda Türkiye'de hapiste 100'den fazla gazetecinin olduğu, FETÖ'nün ordusunun yayımlanmamış kitaplar için gazeteleri bastığı, dokunanın yandığı bir dönem olarak da biliniyor. (Ergin o sene Mart-Temmuz arasında görevi başkasına devretti, ancak sonra yeniden atandı.) Ergenekon-Balyoz kumpasları sırasında da, yargının terör örgütü tarafından bir silah olarak kullanıldığı bir dönemin de Adalet Bakanı o. Kumpasla hapse attırılan bir asker yakınının bana Adalet Bakanı'yla görüşmek istediğini anlatmıştı. Davanın detaylarını anlatsa onu ikna...