Deniz Baykal kaset komplosu sonrası CHP genel başkanlığından istifa ettiğinde gözler o günlerde siyasette yıldızı parlayan Kemal Kılıçdaroğlu'na çevrilmişti. Açıkladığı birkaç dosyayla adını duyuran, televizyonlara davet edilen, İstanbul belediye seçimlerinde aday olan Kılıçdaroğlu medyanın ve partililerin gözünde Baykal'ın yerini alacak doğal adaydı. Özellikle de medyanın gözünde ama. "Leydi'nin topuk sesi"ne benzer "Gandhi'nin ayak sesleri" manşetleri atılıyordu. Ama bir tek o isteksiz görünüyordu. "Aday değilim," dedi. O gün Kılıçdaroğlu'nu arayıp neden böyle dediğini sordum. "Bu cümlenin bir de devamı var," diye açıkladı. Aslında tamamı "Bu aşamada hiç kimse 'ben adayım' diyemez, buna ancak partililer karar verir," olan cümlesiyle açık kapı bırakıyordu; bana "O cümlenin bir de devamı var," diyerek bunu kastetmişti. Kemal Kılıçdaroğlu ustaca aday olduğunu aday değilmiş gibi söylüyordu. Onu pek de hafife almamak gerektiğini daha o gün anladım. Kılıçdaroğlu siyaset oyununu sandığımızdan daha iyi biliyor. Koltuğu ve koltuğun getirdiği gücü de sandığımızdan daha çok seviyor. Bugün ülkenin geleceğine mal olabilecek bir seçimde adaylıkta ısrar etmesini de 2010'daki koltuk mücadelesi...