Alfonso Cuarón'un klişelerle yüklü ama mutlaka sinema salonunda izlenmesi gereken filmi "Roma"nın Türkiye'de, dış temsilciliklerde ve belki de, kim bilir, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde neden yoğun bir hayranlıkla karşılandığını anlamaya çalışıyorum. Aklıma sadece çocukluğumda o ütü yaparken birlikte Meksika dizileri izlediğimiz bizim evdeki çalışanımız geliyor, o kadar. Zira Türkiye'nin Meksika'yla da evdeki çalışanlarla da ilişkisi bundan daha fazla değil. Tıpkı Cuarón'un filmindeki kurgu hizmetçi gibi Türkiye'de de evlerde çalışanlar onlara iş veren orta-üst aileler için fonda kalamaya, görünmez olmaya mecburdur. Hikayelerini bilmediğimiz, bilmek zorunda da hissetmediğimiz, sınıf duvarlarını en sert şekilde aramıza ördüğümüz insanlardır adına ister "çalışan" ister "dadı" isterseniz de "temizlikçi" ya da "gündelikçi kadın" dediğiniz insanlar. BİR SINIF FANTEZİSİ