Filmin mükemmel orijinal adını neden "Skandal" diye çevirmişler anlamadım, halbuki İngilizcede hem bomba gibi bir haber hem de 'sarışın bomba'nın bombası anlamına gelen "Bombshell" derdini gayet güzel açıklıyor. Charlize Theron korkutucu bir benzerlikle (sesi birebir aynı) Fox'un bir zamanlar en meşhur yüzü olan Megyn Kelly'i canladırıyor; diğer ekran yüzü Gretchen Carlson rolündeyse Nicole Kidman var. Bir de Margot Robbie'nin oynadığı kompozit karakterle sarışın bomba üçlüsü tamamlanıyor. Üç sarışın bombanın Fox News kanalının tam ortasına düşürdüğü bombanın hikayesi bu film. #MeToo süreci, Trump'ın seçilmesi, medya-siyaset ilişkileri, milyonlarca dolarlık kontratlar ve bizdekinden çok da farklı işlemeyen bir medya ekosistemi var filmde. Ama belki de en ilginç kısmı medya koridorlarına olup bitenin ilk kez sinemada bu kadar çıplaklıkla yansıtılması."Bombshell" medya üzerine yapılan ilk film değil. "All The President's Men"den "Spotlight"a gazetecilerin tarihi değiştirmeleri, tarihe vurdukları damga habercilere biraz da abartılı kahraman muamelesi yapılarak perdeye taşındı. Ama ilk kez beyazperdede bir medya plazanın koridorlarında olan bitene görünmez adam olarak tanık ediyoruz. Medya dedikodularına hakim, medyayla yatıp kalkan, o medya koridorlarında ne olduğunu bilen biri olarak da filmin bizim dünyamızı birebir yansıttığını söyleyebilirim. AMERİKA'NIN EN GÜÇLÜ KANAL YÖNETİCİSİYDİ "Bombshell" kanalın kurucusu, beyni, Amerikan siyasetini adeta değiştiren ve Fox News'ü ciddi bir siyasi güce döndüren Roger Ailes'in düşüşünün hikayesi. Daha önce "The Loudest Voice" dizisinde boyalı balon Russell Crowe'un canlandırdığı Ailes rolünde bu sefer mükemmel bir John Lithgow var. Her an öldü ölecek, sağlığına ve beslenmesine hiç dikkat etmeyen, ağzı bozuk, patronu Rupert Murdoch'ın bile söz geçiremediği Ailes'in bir özelliği kanalı çok izlettirmesi, Murdoch ailesine çok para kazandırmasıydı. Ama bir başka özelliği de işe aldığı hemen herkesi taciz, hatta yer yer işi tecavüze vardırması. Uzun yıllar Fox koridorlarında herkesin bildiği bir sırdı bu, ama Ailes siyaseti belirleyecek kadar güçlü olduğundan (Trump'ı adeta seçtirdi denebilir) hiç kimse ona dokunamadı. Kanalın avukatları onu hep korudu, Fox binasının bütün denetim mekanizmalarını da kendisi yönetiyor, böylece ne yapsa yanına kar kalıyordu.Ta ki yaşlandığı için işten atılacak olan Carlson (Stanford mezunu eski güzellik kraliçesi) bir sene boyunca Ailes'in tacizlerini teybe kaydedip tazminat davası açana kadar. Bir kadının tek başına mücadelesi koca bir devin sonu oldu, gitmez denen Ailes işten atıldı (yüklü bir tazminatla da olsa) ve bir süre sonra da hayatını kaybetti. Belli ki sahip olduğu iktidardı onu bunca sene hayatta tutan.Filmde anlatılan hikaye çok yazıldı çizildi, yakın tarihli olduğundan an be an gelişmelere tanıklık da etti bu konulara meraklı olanlar. Dediğim gibi dizisi de yapıldı, o yüzden sonu da belli. Buna rağmen neredeyse bir Levent Kırca ya da "Saturday Night Live" skeci gibi abartılı komik karakterlerle ilerleyen film sonuna kadar izleyicisi merak içinde tutmayı başarabiliyor.