ABD’yi, çeşitli numaralarla eninde sonunda herkesi oyuna getiren
ve istediğini yaptırtan “mutlak güç” görme
eğilimi, tüm dünyada var. Bu bakışta ABD her koşulda galip
gelir.
Örnek çok da, Suriye’den izleyeceğiz...
***
ABD’nin uzun süredir bu ülkenin bütünlüğünü korumasını
istediğine ilişkin ciddi bir politikası yok.
Ama 15 yılı aşkın bir zamandır hem Irak’ın hem de Suriye’nin
parçalanıp küçük mezhebi ve etnik devletlere ayrılması politikası
var.
Ama bütün bunlar içinde ABD’nin bölgede mutlaka bir Kürt Devleti
oluşumu politikası esas. Parça parça, adım adım. Bunun için hiç
acelesi yok. Durum ve koşullar izin verdiği anda bu politika güncel
olarak öne çıkıyor. Durum elverişsiz olduğunda geri çekiliyor.
Esad da Kaddafi gibi halledilecekti
Suriye’nin, tıpkı Libya ve Irak gibi parçalanıp yok edilmesi için,
CIA ve bölgedeki işbirlikçi ajanları, Sünni kalkışmayı alabildiğine
kışkırttılar.
Fakat Rusya Şam’ın arkasına ağırlığını koyunca (İran ile
birlikte), Esad, Kaddafi’nin akıbetine
uğramaktan kurtuldu. Türkiye’yi yönetenler de Esad’ı parçalayıp
yerlerde sürükleyecek güçler arasındaydı, CIA ile işbirliği
halinde.
ABD Esad’ın hallinin önemli çatışmaları göze
alması gerektiğini görünce geri çekildi (deneyimli bir süper
devlet!).
Bizimkilerin duruma intikali, tam çamura
saplanınca gerçekleşti (yıkılmış bir Osmanlı kafası)...
Irak’ın parçalanması IŞİD’i ortaya çıkardı, buna Irak ve Suriye
Sünnileri, Saddam’ın yok olan ordusunun
subayları zemin oluşturdu. Ankara’nın politikası da IŞİD’i
genişletti ve güçlendirdi.
Bir taşla iki kuş vurmak
Ankara iki yıldır bir “tampon bölge” dayatıyordu.
ABD mırın kırın ediyordu. Çünkü IŞİD’e karşı savaşı Kürtler
üzerinden gerçekleştiriyordu ve böylece, daha önce de yazdığım
gibi, bir taşla iki kuş vuruyordu: Hem IŞİD’i bazı yerlerden
geriletiyor (dikkat, buraları PKK/PYD’nin ilerleme ve Kürt bölgesi
ilan ettiği PYD/ PKK koridorları) hem de savaşan PKK/PYD’ye savaş
meşruiyetiganimeti içine giren bölgeler hediye ediyordu.
ABD’nin meselesi sadece IŞİD değil, Kürtlere bölge...