Motordan Kadıköy’e inerken personelden bir Laz hemşerim “Bırakın o FETÖ’cü Gül’ü” diyerek takıldı. Tabii lafı CHP’ye idi. O sırada da cep telefonunda Özgür Özel ve sonra Veli Ağbaba’nın açıklamalarını okuyordum, döndüm: “Bak, CHP ‘Gül meselemiz yok’ diyor.” Yüzündeki gülümseme şöyle diyordu: “CHP bir Meral Akşener ile vurdu bizi, şimdi de Gül’ü kullanarak mı vuracak..”
Gül meselesi hassas, CHP seçmeni ve “sol” için: “Gül mü, aman aman..” İzmir’den bir e-posta geldi; topunuz on para etmez, bir de siyaset yorumcusu olarak ortalıkta dolaşırsınız, Gül’ü aday gösteren Erdoğan’dır..
Ört ki ölem.. Ama Gül’ün ortak çatı aday olmayacağı hemen hemen kesinleştiğine göre, bu konuya nesnel olarak girebilirim.
RTE - Gül çatışması
Herhalde, en azından 2010’dan beri Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan arasındaki siyasi gerilimleri gazeteci olarak en iyi izleyen, yazan üç beş kişiden biriyim. İktidar kavgalarına odaklandığım için, Gül - Erdoğan çatışması pek çok yazıma konu oldu. Çatışmanın Anatomisi’nde de Gül- Erdoğan ilişkilerinin bu bağlamda güçlü izdüşümleri var.
Dahası çok sayıda okur “O çatlaktan iktidarı bitirecek bir şey çıkmaz, boşuna uğraşma” diyordu. Ben ise bize mama çıkar mı diye değil, ciddi bir siyasi çatışmayı merakla izliyordum.
Gül AKP içinde odaktır. 2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminde, olanak olsaydı RTE’nin elinde, o makamı da kendine alır Gül’e vermezdi. O zamandan itibaren, şimdiki Başkanlık Sistemi’ni kurguladı...