Önceki gün gerçekten zorlu bir Adalet Yürüyüşü’ne tanık olduk. Bunaltıcı sıcak, tempolu 20 km’lik yürüyüşü zorladı. Dün 4 derece daha arttı. Kılıçdaroğlu ile “saray” karavanında sohbet ettik ve kendisine yürüyüşte eşlik ettik. Türkiye’nin dört bir yanından katılım var. Bu, iktidarın giderek sıklaştırdıkları adaletsizlik, keyfilik, hukuksuzluk mengenelerine adım adım sıklaştırmalarına karşı bir topyekûn meydan okumadır..
20 bin kişiye yakın insan bedenlerini ortaya koyarak yürüyorlar.
Neden öyle dedim? Çünkü iktidardaki muktedirlerin “lütufları” sayesinde bu yürüyüş gerçekleşiyor. Öyle dediler ya! Bazı duygu ve düşünceleri tamam nefret düzeyinde hissedersiniz, dilinizin ucuna gelir, damarlarınız şişer, öfkenizi dışa vurmak istersiniz, ama bulunduğunuz makam bakımından susarsınız, yüzünüze bir gülümseme maskesi takmasını bilirsiniz. Her ne kadar muhataplarınız bunun gerçek olmadığını bilse de!
Ama öyle değil. Şu, “lütfettik de yürüyorsunuz” meselesi ülkenin hangi noktada olduğunun kesin belgesidir. Anayasal ve yasal hiçbir hak yok, bunların hepsi sepete atılmış, kullanmaya kalkarsanız iktidarın lütfuna sığınacaksınız..
Bu sözlerin ardında şu düşünce yatar: Eğer lütfetmezlerse, mesela gönderir, TOMA’sını, özel kuvvetlerini, lastik-çelik mermi kuşatılmış silahlı elemanlarını, dağıtır Kılıçdaroğlu’nu, milletvekillerini, yürüyüşe katılanları.. Artık kim öle kim kala!
Bu nedenle sayıları ve katılımları durmadan değişen yüzbinlerce kişi, bu tehdite karşı bedenlerini ortaya koyarak ve meydan okuyarak yürüyorlar dedim.
***
Kılıçdaroğlu ve milletvekilleri kararlı. Ok, yaydan çıktı ve Enis’e biçilen uyduruk ceza ile Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin bedenine saplandı. Adalet, hak – hukuk, bağımsız yargı, bunların hepsinin boş laflar olduğu her bir karar ve uygulama ile kanıtlanıyor.