Zor konu sevdiğin saydığın gıpta ettiğin bir arkadaşın ardından yazmak. Epeydir bir araya gelemedik. Ama sevdiği bir durum olunca telefonla araşır ve “bak bu bakış çok iyi” derdik. Ona “Keşke bu yazıyı ben yazsaydım, kıskandım” dediğim zamanlar oldu. Karşı iltifatını zamanı ve yeri geldiğinde esirgemeyen bir dobra ve gerçek insanı, Ali Sirmen’i kaybettik. Üzüntü ve keder var çevremde.
Üyesi olduğum zamanlarda yayın kurulu toplantılarındaki Ali Sirmen’i anımsıyorum, Cumhuriyet gazetesi ile sorunlarda katıksız bir Cumhuriyetçi var gözümün önünde, Ali Sirmen’i anımsadığımda.
Bu katıksız ve pür Ali Sirmen’i Atatürk, laiklik, Cumhuriyetin değerleri, Türkiye’yi Türkiye yapan devrimler de söz konusu olduğunda da hep gördük.
Diktalara, darbelere, kanlı milliyetçi cephelere, faşist eğilimlere karşı hep demokrasinin ve hukukun yanında saf tutan bir Ali Sirmen. Ve bunun bedelini hapishane ve mahkemelerde ödeyen.
Ali Sirmen güçlü bir kalem oldu her zaman. Salt dış haberler yazdığı zamanlarda da siyaset ve Türkiye’nin gerçeklerini kalemine dolandırdığı zamanlarda da. Duru ve anlaşılır bir dil, doğrudan konuya odaklı.
Anlattığı pazar hikâyeleri bir dönem Türkiye’nin sosyal ve entelektüel hayatı ve ilişkileri tam bir Ali Sirmen harmanlamasıydı ve başka kimse yazamazdı. Kırmızı Kedi’de yayımlanan Cüppeli Vesayet usta işi yazılarından bize kalmış ve içinde öğreneceğimiz çok şey olan iyi bir mirastır. 80’li 90’lı yıllarda yazdığı kitaplar da dönemlerin tarihsel belgeleri tadında yazılardı.
Çok yönlü bir yazarımızı yitirdik.