Anayasa değişikliği Meclis’te kabul edilir ve referandumda evet
oyu alırsa, Türkiye’de bir rejim değişikliğinin gerçekleşeceği
tartışmasızdır.
“Kuvvetler ayrılığı”na dayalı, başbakanlığın en
yetkili güç olduğu parlamenter sistem gidecek..
“Kuvvetler birliği”ne dayalı, Meclis’in ikinci
sınıfa düşürüldüğü, tek kişinin hemen her şeyi belirlediği,
gerektiğinde çoğunluk desteğini yitirdiği takdirde Meclis’i
çalışamaz duruma getirme ve olmazsa feshetme hakkına sahip müthiş
otoriter bir Reislik makamı gelecek.
Üstelik yargıyı da yarısı kendisi, yarısını da Meclis’teki partisi
seçecek. Oh ne âlâ, yargı garantisi de var! Bu da yetmiyor,
yargılanması ve hesap sorulabilirliği de, konulan yüksek çıta
nedeniyle neredeyse mümkün olmayacak.
Türkiye bu anayasa programıyla Batı’nın demokratik yönetimlerinden
kopuyor. “Doğu Toplumu”nun ceberut kişisel yönetimlerine
yaklaşıyor.
180 derece bir değişim yaşayacağız. Evet diktaya açık bir yapının
tüm unsurları, öngörülen anayasa değişikliğinde var.
Seçimi kazanma garantisi yok
Peki 2019’daki “Başkanlık” seçiminde şimdiki
Cumhurbaşkanı’nın kazanması garanti mi? Şüphesiz ki
hayır.
Önümüzdeki iki yıl Türkiye açısından çok zor geçecek. Dahası, bu
iktidar ve RTE açısından en zorlu iki
yıl olacak.
1) AKP’yi iktidara getiren ekonominin, iki
yıl içinde bugünkü düzeyde bile istikrar
kazanma olasılığı azalmaktadır. 2017 Türkiye’yi
yoksullaştıracak, enflasyon zamları sökün edecek ve hayat
zorlaşacak. Türkiye’nin teknolojik bakımdan düşük ekonomik
yapısından kaynaklanan sorunlar büyüyecek. Nitekim geçen yıl ihraç
ettiğimiz malların ortalama kg fiyatı-değeri 1.41
TL’den 1.37 TL’ye
düşmüş. İhracat da iki yıldır geriliyor.
300 milyar dolar borcu olan şirketler, şimdi de kur farkının
altında eziliyor. Dolar yükseldikçe her gün 5-10 milyar dolar
artıyor borçları. İflaslara kapı açılıyor.
Fokurdayan bir ülkede zor
2) Kırılgan sadece ekonomi değil, başkanlık
anayasasının da sürdürülebilir bir yapı oluşturmadığını görmek
gerekir. Reislik anayasası, zayıf bir
anayasadır. Kırılganlığı son derece yüksektir. Bu anayasa
ile ülkede sürdürülebilir bir yönetim kurmak, Türkiye gibi fokur
fokur kaynayan bir ülkede çok zordur.
Ortak akılla zaten yönetilmeyen ve bundan sonra daha da otoriter
tek akılla yönetilecek olan ülkenin, geçmiş demokrasi deneyiminin
birikimi altında ezilmesi söz konusudur.