Çünkü ülkenin varını yoğunu otoyollara, tünellere, köprülere, Kanal İstanbul gibi betona, çimentoya, çeliğe, toza toprağa gömmekten başka bir görevi yok. Ve iktidara bağlı, tüm varlığını devletten aldığı projelere dayamış 5’li çete ve daha altındaki çevresindeki çeteleri, besleme şirketleri besliyor, onlar da iktidarı… Gelir paylaşımı devlet ile şirketler arasında değil, Hazine’nin parası iktidar ve adamlarıyla bu şirketler arasında yapılıyor.
150 - 160 milyar TL’den değil dolardan bahsediyoruz!
İktidarın payı yüzde 10-15 midir, bilmiyoruz, bu konuda yerleşik “kurallar” vardır.
Bu gelirlerin salt parti, “siyasetinin finansmanı” için kullanıldığını sanmayın.. Siyasetin finansmanı için ne kadar paraya ihtiyacı olduğu hesaplanabilir.. Bu hesabı kitabı kabaca yapacak birileri mutlaka vardır, bekliyoruz.
Geride kalan milyarlarca dolar ise siyasetin baş aktörlerinin “finansmanı”na gidiyor, yani özel hesaplara. Bu hesapların izleri nasıl sürülür, bu da yine çok özel dedektiflerin işidir.
HER ŞEY GEREKSİZ MİYDİ?
Peki, Altyapı Bakanlığı gereksiz midir, bunca yaptığı işler boşa
mıdır…
Bunu söylemek yanlış olur.
Yanlış olan iki nokta var: İlki, tüm bu projelerin müthiş pahalılığı, siyasi aktörlerin şirketlerle ilişkileri ve gelir paylaşımları, projelerin bedellerini tamamen halkın sırtına yıkıyor, ödemeyeceği oranlarda. On yıllarca durmadan ödenecek garantili paralar. Kullandıkça biz ödüyoruz, kullanmasak da bizim adımıza Hazine ödüyor.