“Atatürk ve onun ilkelerine olan sarsılmaz
bağımlılığımız, modern bir Türkiye’nin inşası için hep rehberimiz
olacaktır.” Recep Tayyip Erdoğan, 3 Kasım’da
seçimleri kazanarak iktidara gelmiş ve 7 gün sonra ilk 10 Kasım
demecinde bunu söylemişti.
Bu içten miydi? Şüphesiz ki hayır. İçeriğine de zerre inancı yoktu.
Çünkü iktidara gelmek başka, iktidar olmak ve orada kalmak
başkaydı. Ayrıca RTE ve arkadaşları bir “koalisyon partisi”
kurmuştu. Özal’ın Anavatan’ı kurarken “başarılı”
bulunan yolu izlenmiş, pek çok aklı başında merkez - merkez sağ
politikacılar, dahası bunun da ötesinde bazı sağ sosyal demokratlar
“iktidar umudu” gördükleri RTE’nin çevresinde toplanmışlardı.
Bu koalisyonun Ata’ya saygısı da AKP’ye yamanmıştı. Devletin ana
etkili güçleri de “Ata” konusunda son derece duyarlıydı.. Henüz
işin başında bunları korkutamazdı.. Daha zaman vardı...
Bu nedenle RTE, Ata’ya “sarsılmaz bağlılığını” ve bunun da ötesinde
“modern Türkiye’nin inşası”nı sunuyordu! Ballı börek, yani!
Fos çıkan sözler
Zaman ilerledikçe Ata ve felsefesi, önemli kuruluş ilkeleri ayaklar
altına alınacak, Ata ve sonraki dönemi bir “reklam arası” ilan
edilecek ve “Yeni Türkiye” yaftası altında “Tayyibistan
ülkesi” dönemine geçilmek istenecekti.. Sünnilik, bir
mezhep olarak resmen iktidara oturtulacak; din, devletin merkezine
taşınacak ve laikliğin içini boşaltma sürecine geçilecekti..
Bırakın bir “seküler devlet” söylemini..
“Modern Türkiye” kısmı da inşaat ile
ilgiliydi.
Tüm bunlar, RTE’nin iktidarda...