On yıllar önce Joseph Nedham’ın “Doğunun Bilgisi Batının Bilimi” (1983) kitabını okuduğumda Batı bilim ve felsefesine ciddi eleştirel yaklaşımı hoşuma gitmişti. Batı, modern bilimdeki olağanüstü başarıları ve yeni bir dünyanın kuruluşunun temel taşlarını döşemesiyle, 400 yılı aşkın dünya iktisadi ve siyasi egemenliğini de kurmuştu. Bilim ve teknolojide büyük buluşlar ve mühendisliklerle Batı Batı oldu.
Fakat bugün Doğu Batı’nın bilimini de ele geçirdi: Çin (ve Hindistan). Nedham bu kitabı yazarken bu süreç başlamıştı.
Her ne kadar coğrafi keşiflerin yol açtığı büyük zenginlik yağmaları ve Afrikalı kölelerin paha biçilmez emekleri ile yarattıkları muazzam birikimler, bu dünya egemenliklerinde çok önemli, belki de birinci sırada rol oynadıysa da...
Batının “bilim ve çağdaş uygarlık bizimle başladı” görüşünün egemen olduğu bir çağdaşlıktan bahsediyoruz.
BİLİM DOĞU’DA BAŞLADI
Onlardan önce, bugünkü egemenlik alanlarına ilişkin dünyada hiçbir şey yoktu! Hayır haksızlık etmek doğru değil, Batılı araştırmacılar, Hint, Çin, Arap, Orta Asya da bilimde ve mühendislikte Batı’nın sahip olmadığı çok büyük buluş ve uygulamaları epey zamandır keşfedip duruyorlar.
Burada mesele, Doğu’nun bu büyük keşiflerinin dünya üzerinde erken bir çağdaş bilim ve teknoloji egemenliği kuramamasıdır. Nedenleri ayrı bir konu. Kursaydı nasıl bir dünya üzerinde yaşıyor olurduk, eğlenceli bir gelecek tasarımının kapılarını açsın fütüristler!