Şu sıralarda Meclis’e gelecek olan Seçim Yasası üzerine birkaç saptama yapalım: 1. Seçim yasası, iktidarın bir dayatmasıdır. Seçimler; a) millet iradesini temsil ettiğine göre, b) bu iradeye talip pek çok parti var olduğuna göre, herkesin içine sinen, en azından asgari bir uzlaşıya dayanan bir seçim yasası düşünülmesi gerekir. Yani demokrasinin kırıntısı bile bunu öngörmelidir. Sandığa indirgenmiş, anayasa ve yasaların iktidarın keyfine kaldığı görünen Türkiye’de, şimdi de kendi seçim yasasını dayatmasını yaşıyoruz.
2. Şaşırmalı mıyız? Hayır. Bugüne kadar Meclis’ten geçirilen tüm yasalarda, muhalefet itirazları, değişiklik önergeleri hiçe sayılmış ve hemen hemen sıfıra yakın uzlaşı aranmıştır.
Dayatmacı anlayış
3. Cumhurbaşkanı ve AKP liderlerinin demokrasi anlayışı böyledir. Ne Meclis’le ne toplumla ne de yasanın toplumsal paydaşlarıyla ilişki kurulmuş, görüş alınmış ve buna uygun bir değişikliğe gidilmiştir.
4. Oysa AKP küçük bir demokratik anlayışa sahip olsa, toplumdaki farklı görüşlerden yararlanır. İktidar olmak, uzlaşı aranmadan tüm yasaları istediği gibi yasalaştırmak değildir.
5. En azından, seçim sisteminin zorunlu paydaşları olan siyasi partilerin içine sinen, eleştirilerini dinleyerek buna uygun değişiklikleri dikkate alan bir yasanın ortaya konması gerekmez mi?
6. Şimdi muhalefet partilerinin itiraz ettikleri bir sistem dayatılıyor. Çünkü iktidarın en lehine bir sistem kotarıldı. Bu, çoğunluğu almış bir partinin “çoğunlukçu”, yani ben herkesi ezer geçerim anlayışının bir kez daha kanıtlanmasıdır.
Seçimin sivil karakteri bitti
7. “Muhalefetin itirazlarına baktım, hiçbirinde haklılık payı yok” diyen...