Verecek mi vermeyecek mi.. Dün Ankara’ya gidip geldim, dünya şekeri tıp öğrencilerine Aziz Sancar’ı anlattım. Gençler çok iyiler, kendimi bambaşka bir dünyada duyumsadım, bu ülkede yaşamadım 5 saat. Hepsine çok teşekkür ederim...
Bir babadan da iki arada bir derede en kötü senaryoyu dinledim. Özetleyeyim. Reis diyor ki adamlarına:
“İstanbul yoksa biz de yokuz. Bu bizim kırmızı çizgimiz. Asla veremeyiz, vermeyeceğiz, bunun için gereği neyse yapacağız. Artık demokrasicilik oyununu bırakacağız. Bugüne kadar seçimlerde rüzgâr bizden yana estiği için, sandık ve kamuoyunu, manipülasyonları iyi götürdük. Ama bu kez ne yaptıysak başaramadık, muhalefet sandıkların adeta üzerine oturdu.. Yaptıklarımız yeterli olmadı. İstanbul’u verirsek biz de biteriz, artık masayı devireceğiz. Hukuki kılıf uyduracağız.. Karşı çıkar ortalığı karıştırırlarsa artık kendileri bilir, ezer geçeriz, dünya bize karşı çıkar, kınar, üzerimize gelir, biz de düşman bizi kuşattı hikâyesiyle milleti ayaklandırırız, beka mekaya gerçeklik kazandırırız.. Artık o noktadayız..”
Kötü bir rüya mı?
Selim Bey kötü bir rüya gördün sanırım, dedim:
Böyle yapmaz, eğer iktidarda bir gram akıl kaldıysa yapmaz. İstanbul’u verir. Daha 4 yıl iktidardayım, geri almasını bilirim bu süre içinde, diye düşünür, ona göre planlarını yapar. O çok güvendiği, kutsal ilan ettiği sandığı devirirse, evet baskı maskı vurur yıkar bastırır, ama kısa sürede sonunu hazırlar. Türkiye sürüklendiği bataklıktan ancak onlarsız kurtulur...