Diyanet Başkanı, Atatürk düşmanı, Yunan galip
gelseydi diyebilecek kadar Kurtuluş Savaşı ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin kuruluşuna düşman birisini ziyaret ettiği için
yoğun eleştirildi. Başkan Bey, 9 Kasım’da gitmiş “hasta
ziyareti”ne, 10 Kasım’da haberi resimli olarak medyada sökün etmiş.
Cüppesiyle sarığı ile...
Resmi kıyafetle gitmesi önemli mi?Önemi şuradan ileri gelir:
“Sana sadece Ali Erbaş olarak değil, üstüne üstlük Diyanet
İşleri Başkanı olarak, devletin en yüksek memurlarından biri olarak
geliyorum. Hürmet, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.”
Şimdi düşünün, siz Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti sevdalısı olarak,
tanıdığınız, eskiden arkadaşınız, (birileri der ki kardeşim) bile
olsa merak eder gider misiniz? Şüphesiz gidenlerin olmasını da
yadırgamamak gerek.
Fakat burada kişi yok, Cumhuriyeti yönetenler var, ülke var, “bu
ülkenin bu milletin en önemli değerleri” var: Kurtuluş, zafer,
Cumhuriyet ve Atatürk... Eğer bu ülkenin yöneticileri, temsilcileri
ise bu ülkeye küfredenleri ziyaret edemezler. Ha, şu olur: Hiçbir
göreviniz yoktur, gidersiniz. Bu milletin ‘değerleri’nin
anlamsızlığı
“Bu milletin değerleri” sözü dillerine yapışmış bir kadro var
işbaşında. Sözde, ülkemillet değerlerine çok önem verir gözükürler.
Ama bu hasta adamı her fırsatta el üzerinde tutmaktan
çekinmezler.
Fakat mesele sadece Diyanet İşleri Başkanı değil.
Bu hasta adamı ziyaret, AKP ve tüm yönetiminin bir siyasal
tutumunun göstergesidir. Dün AKP yetkilileri açıkladı: “Hasta
ziyaretinin siyaseti olmaz!”
Burada, siyasetin hasta ziyaretinden ve anlamından
bahsediyoruz.
Bir ünlü yazar, neden bu konuda yazmıyorsun diyen bazı okurlarına
yanıt vermiş: Bu hasta adama en iyi yanıtı, Cumhurbaşkanı 10
Kasım’da Anıtkabir’e giderek verdi!
Gülmemek için kendimi tuttu...