Bugün size “ahh o kötü generaller” her zamanki öykünün ötesini anlatacağım. 1) Darbe kimin: “Bizim Çocuklar başardı..” 12 Eylül 1980’de Amerikalıların Pentagon’a geçtikleri mesajdı. K. Evren yedikleri haltın çok doğru olduğuna hep inandı: “Bugün olsa yine asardım..” Gençleri sağdan soldan ipe çeken katiller güruhu iktidarı ele geçirmişti. 1980’ler Amerikalıların Sovyetler Birliği’ni, Müslüman ülkelerle (yeşil) kuşatma projesi zamanlarıydı. “Komünizm tehdidine karşı köktendinci ılımlı İslamcı hareketleri desteklemeyi” planlıyordu. Nitekim K. Evren’ler, baş alet olarak, İslamcıların iktidar sürecini başlatacaktı.
Ordu, ABD’nin sıkı denetimindeydi. Türk Ordusu muydu yoksa Amerikalıların mı?.. Amerikalılar Türkiye’de olmayan komünizm tehlikesiyle orduyu damardan doktrine etmişti. Ordu en büyük kalesiydi. Henüz dünyada “darbeler zamanı” geçmemişti. Ayrıca Türkiye küresel ekonomik sisteme tam bağlanmalıydı, darbeden 8 ay önceÖzal’ın 24 Ocak kararlarıyla halk yeniden krizin esaretine sokulmuştu ve askerin de zapturaptı zorunlu olmuştu.
2) Mesele salt askeri darbe mi? Gazetelere bakıyorum, bizimki dahil, sanki ordu durup dururken darbe yaptı! 2012’de yazmıştım: “12 Eylül öncesinin vahşeti ile 12 Eylül sonrasının vahşeti, orantılıdır!” 12 Eylül öncesini anımsayan var mı, yok. O dönem bir siyasi alçaklıklar dönemidir. Milliyetçi Cepheler, vuruşmalar, katillerin iktidarları, yüzlerce genç boğazlanıyor, iplerle boğuluyor, taranarak öldürülüyordu. Seçilmişler, ülkeyi ve insanlarını mahvetmekle görevliler adeta. Siyasal iktidarların tüm icraatları, orduyu askeri darbeye kışkırtmak üzerine kuruluydu!