Cumhurbaşkanı İstanbul’u 15 yılda elbirliğiyle mahvettiklerini
itiraf etti. Neyse ki bu itiraf “aldatıldık..” kapsamında değildi
şükür; kentin batırılışında yerel- merkezi AKP yönetimlerini ve
tabii ki tüm bunların başı olarak doğrudan kendisini sorumlu
tuttu!
Hiç art niyetli olmadan belirteyim: Bu iyi bir şey, aması maması
olmadan kötü bir şey yapıldığını söylemek fazilettir. Bu önemli bir
adım olabilir İstanbul için, eğer itirafın gereği yapılabilecekse.
Bu itirafın arkasında “evet mahvettik ama artık yapacak bir şey
yok, mahvetmeye devam..” da gelebilir. Bilmiyoruz. İstanbul’u
geriye döndürmek imkânsızdır, ama felaket şu andan itibaren nerede
göğüslenebilirse ve geriye göç ne kadar iyi örgütlenebilirse,
ülkenin geleceği için umut filizleri yeşerebilir! Tek bir
yıkım örneğiniz yok
İstanbul’un tarihi silueti bile kayboldu. Salt bir örnek:
Cumhurbaşkanı, Sultanahmet Camii’ni gölgede bırakan
Zeytinburnu’ndaki o kötü namlı 16/9 gökdeleninin fazla katlarının
yıkılması gerekir demiş ama, ama tek katına bile dokunulmamıştı.
Çünkü o gökdelenin pek çok katı iktidarın merkezi ve yerel çeşitli
adamlarıyla parsellenmiş durumdaydı.
Cumhurbaşkanı, yıkım konusunda tek bir örnek olay yaratmadı.
İstanbul’u saran ucubelerden herhangi birine bile “Bu artık
yapılamaz..” demedi.
Tam tersine, iktidar görülmemiş bir rant oluşumunun sürekli peşinde
koştu, en değerli bölgeler ucubelerle donatıldı, mesela Bakırköy
sahilleri bile yerel halkın büyük direnişine rağmen Ankara’nın
kararıyla en pahalı gökdelenlerle donatıldı ve sahiller halka
kapatıldı.. İnsanın zerresi yok
Tüm bu inşaat faaliyetlerinin içinde insanın zerresi yoktu, onlar
gökdelenlerin “kümeslerine” kapatı...